Pazar, Eylül 19

Komşuda Pişer Bana da Düşer

Geçen gün okdugum bir tekno-haber sitesinde yazdıgına göre bloglar ve facebook ölüyormuş. Yerini telefonda konuşmak alıyormuş. Bir geri dönüş gibi gözükse de insanlar daha da meşgul olmalarının bir sebebi bu. Yazmaya yani mesaj atmaya blog oluşturmaya ya da facebooku takip etmeye ayırdıgımız zaman git gide daralıyor. Umuyorumki bu yer egzersiz kitap okuma gibi kişisel gelişim amaçlarıyla dolup taşıyordur.
Blogumu günlük olarak kullandıgımı düşünebiliriz. Her gün başkalarının da okuyabildigi ve yorumlayabilecegi bir günlük, yoksa ölmemi beklemeleri gerekecekti bir defterimi bulmak için. Bu hiç tatmin edici değil.
Yine geçen günlerden birinde karşılaştıgım bir yorum takıldı gözüme İstanbul hakkında haksız bir eleştiri. Bu kadar kozmopolit bir yerde bu denli yersiz cümle ve tabiki yabancı basının kullanımına bu kadar açık oluşu acı oldu. İstanbul da istedigimiz gibi giyinememek ve çeşitli sosyo kültürel açıdan düşük oldugu iddia edilen kişilerin zan altında bırakılmasıyla ilgili. Normal şartlarda bunu buaraya taşımamak lazımdı ama ponpon kız olayıyla çok bagdaştı kafamda. Kafadan sakat olabilitem? Olabilir.
Bence çoğu kişi bu kalabalık kentte artık yaşam mücadelesi vermekte. Bunu İstanbul da girip çıkmadıgım çok az yer kalmasına dayanarak söyleyebilirim. Düşünülenin aksine burjuvazi tutumum ya da varoş bi halim yok. Canım nereye isterse oraya ne istersem giyerek giderim. Bu bence tavırla ilgili, begenilmek için giyinmek ya da begenmek için giyinmek. İşin ucunda ikisi de aynı yere çıkar ama kendini seksi hisssetmek bir nevi terapidir. Bunun farkında olmak diger insanları da farkettikleri için suçlamak demek değildir.
İstanbul sen şu an herkesin yaşam mücadelesi verdigi sınırları aslında kesin çizgilerle belli herşeyin kabul edilebildigi son derece dünyalı bir kentsin. Ne "mükemmel" dedikleri kadar modern ne de "yapamıyoruz edemiyoruz" dedikleri kadar varoşsun. Bence sen hepimizden daha insansın.

Pazar, Eylül 12

Hep Bununla Anılacağız..

Öyle dedin Tayyip, hep bununla anılacakmışız."Evet", yaptıgımız en büyük gerizekalılık olarak bununla anılacağız bence de.
Şimdi ben seni protesto etmeye yerel yönetimlerinden başlasam önce metrobüsü bırakır sana zarar ettiririm ama arabayla gitmem gerekir ve sen 3.köprüyü şıp diye kondurursun sonra bütün ağaçları keser şu an imar yasağı bilerek verilmiş yerleri türban takke gibi cami önünde dağıtırsın. "Daha büyük düşünüp" doğayı korumaya devam edeceğim.
Seni sandıkta prostesto dürekli ediyorum zaten ama sen gidip kömür dağıtıp yine cahil halkımı ve aşağı komşumu-ki ona mercedes filan dağıtıyorsun-kafaya alabiliyorsun.
Seni bizzat gidip ponpon kız olup prostesto etsem beni gözaltında aylarca tutup dövdürüyosun.
Ben en iyisi okuyup büyük adam olayım da senden daha fazla birşey vaadedebileyim diyorum bazen ama sen gelip benim sosyal kulüplerimi kapatıyor, kendi istedigin eğitimi almaya zorluyorsun.
Benim de seni dolandırıp donuna kadar almaya çalışmaktan başka çarem kalmıyor. Ona da karakterim elvermiyor.
Çekip gidelim o zaman sen burda sıkma başlarla şirinler köyü kur.
Şu yüzde kırklık insan toplulugu gidip meclisi bassa ne yaparsın acaba...

Cumartesi, Eylül 11

Reef e-Random

Reef hoş marka, board short ları var bende severek giyiyorum. Tayyip de alsın tavisye ederim; zevcesi de alsın içine tayt giyer. Reef bone de yapmış, kırmızı alsın ironik olur. Sanki ülkesini çok seviyormuş gibi falan olur, güleriz.
Aksiyon-dram dalında bir film bizimkisi. Böyle bir dal var mı dünyanın başka yerinde? Afrika dram dalında, ABD aksiyon dalında, Avrupa romantik-komedi dalında... Marjinal hissediyorum kendimi bu ülkede doğduğum için.
Filmlerde içten içe iki duygu besleriz sınırsız patlamış mısırla. Birincisi, "lan şu kötü adam kazansın ya aslında değişik olur he..." . İkincisi ise, " pis adam kaka adam bitirin şunun işini..." .
Referandumda hepimiz "evet" çıkar ya kesin filan diyoruz. Ya belki "hayır" çıkar. Belki futbolda sezon sonuna kadar "şike var şike var" denip sonra beklemedikleri bir şampiyonluk görünce "yokmuş abi" denmesi gibi birşey olur.
Doğu Batı arasına sıkışmış bu ülkenin modern alaturka arasına sıkışmış canım insanları, işinize ne geliyorsa ona oy verin. Çünkü kimse bir ideolojiyi veya tarzı benimsemiş ve savunma halinde değil. Zaten herkes işine geleni yapıyor. Dünyayı değiştirmek için önce kendinizi değiştirin, siyasetin bireyi değiştirebilitesi yok. Ne çıkarsa çıksın hayat devam edecek. Nerde kalıp nerden devam ettiginize bakın ki yolun sonu sizi şaşırtmasın.