Cuma, Ekim 8

Anne Karnı

Bu uzak doğulular çok acaip şeyler yiyorlar. Bir ara Singapur da en pahalı yiyeceklerden birinin domuz cenininin sırt derisinin kızartması oldugunu duymuştum. Kolpa olabilir. Ama dogrudur bence, ben inandım yani.
Ben annemin karnında 9 ay 20 gün kaldım. Hiç sesimi çıkarmadım. Sancısı birşeyi olmayan annem de beni dogurmayı pek düşünmemiş herhalde. Ekmek elden su plasentadan derken rezervlerim tükenince bile pek bir isyanda bulunmamışım, onlar farketmişler. Nitekim artık yerimden edildiğimde basmışım çığlığı zırlamayı.
Herşey orda mı başlıyor..? Belki de herşey orda bitmiştir. Çok büyük adamlar da bir zaman el kadardı. Çok konuşan insanlar da bir zaman konuşamıyordu. Ve Sokrates de bir zaman hiçbir şey bilmiyordu.
İyi ki merak var. Yoksa bu çılgınlıga bir kılıf uydurmak çok zor olabilirdi.
Hala orada kaldıgımı düşenemiyorum.Neler kaçırmış olacaktım ohooo.. O yüzden mutluyum ama arada pencereden bakıyorum ve düşünüyorum..
Peki bu dünyada bu kurallarla bu sefalet ve kalabalıgın içinde acaba başka evrenlerdeki neleri kaçırıyoruz..?

4 yorum:

  1. bunu sanırım hayal ederek bulabiliriz. başka evrenlerin varlığı, oradaki yaşam vs.

    sanırım bizim hayal gücümüzle sınırlı ne dersin??

    YanıtlaSil
  2. bnce 2 secenek var. ya herseyi bu dünya dahil hayal edioruz - düşünüyoruz öyleyse var. ya da hersey çok gercek başka canlılar başka dunyalar hersey var keşfedilmeyi bekliyo.iki durumda da bizim çabalamamız gerekiyo zaten o yuzden de sorun çıkmıyo - kimse bunun ayrımını yapmak istemiyo.

    YanıtlaSil
  3. Biri yol göstersin ben geri gitmek istiyorum

    YanıtlaSil
  4. Vay be.. Gece gece baya bir okuttun blogundan parçalar.. Yalnız siyah üzerine beyaz yazı yüzünden de gözlerimi mahvettin. Niyeyse bazen gözlerim çok hassas olabiliyor. Daha geçen gün iki soğan kestim, salya sümük ağladım. Bütün gece burnumu çektim, alerjim mi vardır nedir.

    Tazmanyalı Gogi.. Nedense inandırıcı gelmedi. Ama zaten internet bu değil midir? Herkes bir maske takıp gezinir. Bu da sana istediğini söyleme cesareti verir. Senin bu yazdıklarının ne kadarı gerçek hisle yazılmış acaba? Belki de çok iyi yazarsın, hepsi kafanın içinde uydurdukların. Acaba yaşam da internet gibi mi? Ruhlarımızın üzerine geçirdiğimiz bedenlerle dolaşıyoruz, ölüp bedenden kurtulunca öte tarafta senle karşılaşacağız ve ben diyeceğim "Aaa Gogi sen miydin? Allah seni napsın ya! Hiç tanıyamadım seni Gogi bedeninle!" En yakın arkadaşın mesela, 30 kişilik sınıfta neden onla arkadaş oldun? Neden 29 kişi hayatından çekip gitti de o 1 kişi kaldı? Ruhlar öte tarafta tanışık olduğu için burada da birbirlerini buluyorlar mı? Olabilitesi var. Ya ne soracaktım neler anlattım. Sadece neden Tazmanya'yı seçtin, onu merak ettim.

    Aslında her yazına yorum yapacak bir sözüm vardı ama seni sıkmak istemiyorum. "Kim lan bu?!" deme lütfen, Tanrı misafiri de bana. Bazen insanların bloglarına bakıp hoşuma giderse bir şeyler karalamayı seviyorum. Neyse neden bu yazını seçtim yorum yazmak için... Doğum macerana takıldım. Ben de çıkmamışım bir türlü. 10 gün geçmiş, "Oha yeter artık be" demiş doktor ve zorla çekerek çıkarmış beni. O zamandan belliymiş huylarım, kedi gibi alıştığı yeri terk edemeyenlerdenim. İyi de olsa kötü de olsa bildiğim düzenden dışarı çıkamam, kendi dünyam ideal olmasa da onu bırakamam.

    mEta'ya hiç katılmıyorum. Bu cümleyi kuran adamla bir daha konuşmazdım. (İtiraf ediyorum, eden oldu ve hala konuşuyorum..) Geri dönmek kolay, kafanın içindeki bir kurşuna bakar her şey. Ya da durduğun düzlemden çok aşağıda bir beton zemine. mEta da eminim geri dönse, "Ya beni tekrar gönderin, neden geri geldim ki!" derdi. Ki ömrü tamamlanınca dönecek. Ve geri gelmek isteyecek. Her gün neden maskemizi takıp internete giriyorsak...

    Of, tabii blogunda okuduklarımdan birikti, birine böyle uzun yazdım. Umarım okurken sıkılmazsın. Yazarken başka yazacaklarımı unuttum, ne alakasız şeyleri ise yazıvermişim. Tekrar okuyunca fark ettim. Neyse, iyi günler dilerim Gogi Hanım...

    YanıtlaSil