Çarşamba, Aralık 21

Mafia Wars

Facebook ta böyle bir oyun var sanırım. İsmi çok aklımda kalıyor. Adeta hiç çıkmıyor. Böyle başka şeyler de var aklımda çok kalan. Diferansiyel bu kadar kalsaydı orda şimdiye mezundum. Sun set Lmt. ne kadar da aklımdasın. Sonra Acımasız Tanrı... Hoş film, yaşlılar içinse berbat, acaip sıkıldılar zaten +-3 güne ölecek olan adama dayattıgımız filme bak, kendi karanlık hapishanesinden az daha kalabalık bir odada geçen bir başyapıt. Kadın Matrix istiyor beyler.
Seninle 3yılı deviriyoruz Cenk Akarçay. Hep söylerim, hiç ortak arkadaşımız yokken 60 küsür tane oldu, facebook da bi bu işe yaradı zaten, ona baktık. İşte bu emektir sayın okurlar. Övünmek gibi olmasın, zor zanaat. 
Aklımı hep kurcalayan hep ifade etmeye çalıştıgım ama bir türlü dogru kelimelerle anlatamadıgım ve o yuzden de bir türlü düzgün cevap alamadgım bir sorum vardı. Dün gece bu çalışmamı tamamladım. Soruyu tam olarak hazırladım ve yönelttim. Bu diyaloğu paylaşmak isterim, çünkü aldıgınız cevap hoşunuza gitmese bile çok dürüst ve rahatlatıcı olacaktır emin olun. Bu soruyu öyle bir hazırladım ki sistemin neredeyse hiç açığı kalmadı. İkinci bir soruya mahal verecek tek bir söz bile yok. Zamandan bağımsız, safi.
-Beni sadece iyi kalpli ve güzel oldugum için mi seviyorsun? Yaşadığımız dünyayı iyileştirme gayelerimde kendini ortak görüyor musun?
Benim aldıgım cevap tatmin edici oldu, bunu sevdiginiz insanlara sorun. Sizinle sadece gülüp eğlenmesinler, siz de sevdiginiz insanlarla sadece gülüp eğlenmeyin. Hemingway adamımsın. Çanlar Kimin Çalıyor kitabını açın ve önsözünü okuyun, ben buraya yazarsam içinden çıkamayız.
Hiç yalnız kalmamak, ben kafamda çok zamanlar yine de yalnız hissedecek olsam da bunu bilmek, çok güzel.

Cuma, Aralık 16

Ekonomi 01

İğneada her ne kadar gitmiş olanlar için "bir bok yok" şeklinde tasvir ediliyor olsa da, gitmemiş olanlarda- mesela ben- fotograf sanatının da katkılarıyla "abi guzel yer ya bi gidelim" şeklinde izler bırakıyor. Pürüzsüz yansımalar kıpırdamayan sular güneşin resmen süzülüşü -resmen: resim gibi- bana huzurun görülebilirliğini ispatlıyor diyebiliriz.
Bir çok duygunun görülebilir oldgunu düşünmekteyim. Sarılan insanlar görürsünüz kavga eden insanlar mimikler tokalaşmalar sevişmeler duygular açık ve net önünüzdedir. Kitaplar yazılar da görülür, onlar da birer yansımadır. Başımdan geçenlerin bendeki yansımalarını görülebilir kıldıgım bu blog var mesela. Neredeyse 2 yıldır yazmaktayım "bence ilginç şey" leri. Bundan hariç bir de defterim var. O öyle gizli saklı anahtarlı kokulu filan bir defter değil. Daha rafine haliyle yazdıgım kısa cümleler kelimeler ve listelerden oluşan bir defter. Tarihleriyle günleriyle-hangi güne geliyordu yahu? sorusuna mahal vermemek için- yazılıdır. El bagajının olmazsa olması. Nihai bir sona ulaşana kadar çıktıgmız ve indiğmiz basamakların koordinatları diyebiliriz. Hayatta bi başarı sağlayıp sağlamadığımı o defteri gitti gidiyor a koyup binlerce dolara satabilirsek anlayacağız sanırım. Tabii defter zamanla daha çok para ederken, iç çamaşırım değer kaybedecek; bunu da lütfen göz önünde bulunduralım. Hayatı boyunca Jingle Bells' i bile bilmesine gerek olmayan Adriana Lima yla aynı basamakları çıkmadığımız acı bir gerçek oluyor bu durumda. Neyse ben umutluyum, adil ticaret ilkelerine takılmadan kabul edilebilir bir fiyata kakalayacağız o defteri.

Salı, Kasım 29

Cevaplar Kitabı

Böyle bi kitap vardı bi zaman, çok populerdi. Bana kim almıştı hatırlayamadım; ben sonra sanırım onu birine verdim ama onu da hatırlayamıyorum. Rastgele açarsın, herhangi bir soruna herhangi bir cevap alırsın. Doğru ya da yanlış cevap olması önemli değildir; cevapsızlıktan iyidir. Böyle günlerden birinde ben biraz daha kurcaladım, olasılıkları hesapladım, dogru cevap gelme olasılıgıyla yanlış cevap gelme olasılığını düşündüm. Sonuçta elime saf tek bir cevap kaldı. "Herşey kendini yalnız hissetmenden kaynaklanmakta." Diğer insanların yaptıklarına kızman, yanında olmadıklarını düşündüğün içindi. Sen kendine bile kızdın çünkü kendine yakıştıramadıgın davranışların ruhunu yalnız bırakan zihninin ürünleriydi. En ufak şeylere kızdın seninle aynı fikirde olmayan sevgiline kızdın annene babana kızdın çünkü seni bu hususlarda yalnız bırakmışlardı. Birliktelik fikri, amaçların peşinde koşmak ve çabalamaktı yalnızlıktan kurtaran, sakinleştiren şeyler. Dinler bu yüzden vardı; milliyetçilik arkadaşlık ve hatta aşk bile icad edimişti bu yüzden. Yalnız hissetmekti herşeyin sebebi, asabiyet, irtica, savaşlar, terör ve bilimum sapkınlıklar yalnız zihinlerin ürünleriydi. Bunu önlemenin münkün olmayışı ne kadar "garip", insan oğlu dünyaya yalnız gelmişken. Umutlar var bu konuda tabi, felsefecilerin biraz çalışkan olanları sosyologların optimistleriyle birleşerek terapistleri doğurdular. Burada yeni bir cevap çıktı ortaya:
öküz müsün arkadaşım anandan çıktıgın gibi mi ölecen? az geliştir kendini anladık yalnız geldin, sen etrafa destek ol onlar da sana olsun ve hayat biraz M.S. nın hakkını versin artık.

Perşembe, Kasım 24

Canını Seven Kaçsın

Yeni nesil psikolojik açılımlara son derece karşıyım. Güçlüsünüz haydi mücadele edin! Kaçmayın yüzleşin, yüzleştirin! Sevgili Okan Bayülgenin bi sohbetini hatırlarım, çocuğu izole etme öğrensin filan diyorlar; kardeşim neden 10 yaşındaki çocuğu böyle yoralım ki koruyabildigimiz kadar koruyalım mümkün oldugunca hayal dünyasında kalsın nasıl olsa gerçek dünyayla yüzleşecek. Bırakalım biraz iyi bilsin dünyayı. Aynı fikirdeyim. Hiçbir haltla yüzleşmeyin, kimsenin size birşey dayatmasına izin de vermeyin. O yüzleşilenler genelde haksızlıklar kötü çocukluklar filan oluyor. Unutun gitsin. Kaçın hemen oradan uzaklaşın sıfırdan ilişkiler kurun hobiler edinin kafayı sıfırlayın. Kanımca bu depresyon fikri stuck in! diye tabir ettgimiz "yüzleşmem lazım doktorlar böyle diyor" durumu yüzünden oluşuyor. Bence psikiyatrı sektörü para kazanmak için bu cümleyi motto yaptı verdi topluma. Şehir değiştirin iş değiştirin korkmayın. Cesaretle sevgi birleştiginde çok yüce birşey oluyor ışık saçıyor hatta he-man filan olunabilir az yukarı zıplanırsa.
"Hayatta hiçbirşey çözümsüz değil yavrucuğum yeter ki sen çözmek iste!" Hadi lan ordan, ne gerek var zaman geçiyor çözme bırak Öss de değiliz kaç ordan hemen, gerek yok. Kimse hakkında kötü düşünme, tek gayen dünyayı güzelleştirek olsun onun için çalış affetmek sevmek için çalış bir de, suçlama, o bile çözme isteği -o bile yüzleşmek zorundayım kompleksi, sevdiğin insanları ,bir kaç parça eşyanı al ve hemen uzaklaş, kaçarken de ipodu tak kulagına caravan palace çalsın enerji verir. Dramatik olma amanın, o yavaşlatır. - Her an patlayabilir!
Kara mizah çok hoşuma gidiyor.

Çarşamba, Kasım 23

Hart!

Bir şarkı var çok seviyorum. I can feel your heart beat, hart! hart! beat.. Şarkı her çaldığında ısırık efekti veriyoruz Cenk le, Hart kısmında abuk subuk havaya ısırık atan tipler gözleyebilirsiniz her hangi bi yerde bize ve şarkıya aynı anda denk gelirseniz.
Geçenlerde okudum bu ısırığın anatomisini. Öpüşürken neden ısırırız ya da sevgililer durduk yere neden birbirini ısırır, manyak mıdırlar?
İnsan eski çağlarda tek silahı olarak dişlerini biliyordu. Günümüzde kültür, bilirlik, kişisel gelişimin sonuçları ve daha bir çok içsel faktör sayesinde -ve tabii dışsal bknz. mahalle baskısı,Hamza Abi bizim Ahmet kuduz olmuş galiba-artık kimse kimseye kızdıgında dişlerini göstermiyor. Yine de tüm bu gelişmeler sırasında yanımızda olan çomar dostlarımız bu doğal eylemlerinden vazgeçmediler, e oldurmayan Allah oldurmuyor. Neyse, gel zaman git zaman bu ısırıklardan vazgectik fakat aşktan sevgiden seksten vazgecmedik. Bu yüzden de kendimizi genetik şifremizin derinliklerinde buldugumuz öpüşmeyi abartma ya da aşktan kudurma anlarında birbirmizi afiyetle ısırmaktayız.
İlginç olan şeyse, ısırma eyleminin yemek yemekle de baglantılı olması. Bu durumda şöyle bir sav ortaya atılmış, yaratıcı ve düşünceye önem veren insnaların pek de yemekle arası yoktur. Çiğneme eylemine meraklı değilllerdir pek ve pek de yabani sayılmazlar. Aslında doğru bir tespit. Kendinizi bir projeye odakladıgınız anda iştah kesilir, boş vakit ve gnlük monoton düşünceler içinde aklınızda sürekli yemek vardır.
Burdan ortaya şu handikap çıkıyor, peki bu yaratıcı sanatçı bilimci arkadaşlar sevişmekten de mi vazgecmiştir??   Bahsettiğimiz ciddiyette olanlar sanırım vazgecmese de anlamlandırma çabasında kaybolmuşlardır, yazık ki bu insanların nesli zor üreyecek.

Cumartesi, Kasım 19

Unknown Writer

Bu -tır. la, -dır. la biten cümeleleri kim yazmış kim sölemiş genelde bilinmez. Bazen ben kendim uydurup öyle bi bitiş koyuyorum ki benim fikrim değil de Sokrates in filan fikri olduğunu düşünün de saygıdeğer bulun. E bu işler böyle, şimdi bana kim saygı duyuyor ki, kolpa mühendis işsiz kendi halinde bir insanım. Bitirme tezimi bile adam gibi dinleyen olmadı. Bence yapılmamış birşey yaptım, sorunlara çözüm getirdim hatta onları açıklamaktan ziyade, hep yapmak istediğim şeyi yaptım. Ama tabi pasajdan alınan malla vakko dan alınan mal arasındaki etiket farkı gibidir bu işler. "......-tır/-dır." koyarım sonuna hayatınızın cümlesi olur. Bunu söleyen adam var ya, kekemeymiş, sonra da dilsiz kalmış! Şu bloğun arka fonunu filan değiştirmek lazım biliyorum. Pazarlaması çok zayıf. Bir site ismi aldım, bknz.domain. cityrat.net , yazılarımı oraya taşımayı düşünüyorum Ocak'tan sonra. O yüzden burayla uğraşmaya pek değmez. Mühim olan anlaşmamız. Tabi anlamak isteyen varsa. Neyse, en berbatı anlamak istemeyen birine kendinizi ispat ve anlatmak zorunda kalma aşaması. Şu garip toplum kendi halinde olsa sadece güzel şeyleri yardımlaşma anlarını ve destek olmayı paylaşsak sosyal hayat bundan ibaret olsa ve hiç tartışmasak. Bu anlaşma anlaşılma ve ispat çabası artık son bulsa, dır ı dır ı bıraksak da normal insanların fikirleri de saygı görse müdahale iznini de karmadan edinmese kimse ve kimse kendini olmak istemedigi gibi biriyken yakalamasa herkes doğal akılcı davransa, ben de sinir krizi filan geçirip 3-5 kişiyi ezmesem bisikletim sağlam kalsa, ağız burun dağıtma isteğim içimde patlamasa, gidip balkondaki çiçeklerimi sulasam huzur bulsam... Güzel hayaller, belki başka bi dünya için.

Perşembe, Kasım 10

Küçük Ölüm

Pazar, bayram sabahı, sabahın körü, garajda yöneticinin arabasını biçtim. Benim arabam yine sadece çizildi, onun arabası içine göçtü. God bless TAZ. Çıktım özür diledim, iyi karşılandım, mahçup oldum filan. Gün oldu bugün, iş günü hemen koyuldum yazı işlerine doldurdum formları fotokopileri çektirdim. Gittim, öğrendim ki otoparklar benzinciler sigortaya dahil değilmiş. Yaptık bir çakallık yolda olmuş gibi çizelim dedik. Sigortacılarla görüştük. Gariptir filan ama iyi biri sayılır kendisi. Onun masasına oturduk yaşlı işi cetvelle filan çizdi krokiyi güldüm ben, araya sıkıştırdım hemen apartmanı yıkalım toplantıyı siz düzenleyin ben gelip herkesi ikna ederim dedim, konuştuk hesaplar yaptık, derken ben tekrar fotokopiciye gttim geldim kahve yapmalıyım illa gel otur, yok dedim yeni içtim istemiyorum, sonra baktım ısrar var, vişne likörüyle nescafeyi indirdim mideye. Derken laf lafı açtı adamı kitledim gibi oldu soruyorum da soruyorum. Kardeşi Canada da yaşıyor biliyorum. Hayat nasıl ne iş yapıyor nasıl tutundu , Türkler orada nasıl karşılanıyor... Bir de baktım 40 dk olmuş nerden mi anladım? Toyotayı ben bi daha bir arayayım orada bir arkadaşım vardı deyince haa dedim ben bi saate bakayım. Aman tanrım, adamı kitledim! Derken teşekkür ettim ve ekdim, sizi de kitledim biraz ama kusura bakmayın.. Şimdi içime dert oldu bu küçük şeyler içime hep dert, çoğu insanın umursadıgını ben umursamıyorum bence büyük şeyler esas bunlar! Önemli değil arabasına çarpmam, onu şimdi muhabbetimle kitlemem bana daha büyük dert! arabayı pert de etsem önemli değildi. Biri bu kafamı kessin artık yoksa küçük şeylerden ölüp gideceğim. Gülüyorum da yani ama normal olmaya adaptasyon sağlamaya da çalışmıyor değilim. Tanrı bazı şeyleri bugünler için yaratmış diyorum bazen, insan oğlu da mahçubiyetinden müzik yapıp vermiş ona.
Gerçekten ne hastalıktan ne kazadan, ölümüm Bob Marley hesabı bir ufak nasırdan.

Cuma, Kasım 4

Mayalanmalar..

2012 dünyanın sonu olacak diye bir dedikodu çıktı bildiğimiz üzere. Maya takvimi sonrasını göstermiyormuş. Adamlar bu durumda ya boşverin ya yapmayalım o kadarını onlar yapsın dedi, ya da bu insanlık zaten bu kafayla fazla yürümez dedi. Tabi büyük bir felaket olacak ve 2013 ü göremeyeceğiz de denmiş olabilir, ki böyle olsaydı hiçbir arkeolog bunu bize sölemezdi, belki kendi bile tableti kaldırır atardı filan.. Peki 2012de elimizde ne var ki dünyanın bitmesinden ya da kalmasından yana endişeliyiz? Tecavüzcüler, siyasetçiler, bankerler ve moron milyonlar arasında sıkışıp kalmışız zaten. 2012 dünyanın sonu olsa kaç yazar... Var mı "dünyayı kurtaracak bir adam"?  Obama mı, Tayyip mi insafa gelmiş para babaları mı? Kendi bütçesinden arttırıp ufak tefek yardımlarla vicdan rahatlatan bizler mi? Yıllarca marsta kalmış ve dünyaya şimdi gelmiş olun, noluyo lan burda???!! demek işten bile değil. Yüzsüz bi mayalanma var, içselleştirme, normalleştirme, biz işimize bakalım dışarsı çok tehlikeli kendimize dikkat edelim, bireyselleştirmesi var. Kimse dünyayı daha iyi bir yer yapmak istemedi sanki boktanlaştırmak istedi özellikle gibi bir hal var. Bir kere bu kadar kötülük nsı sizin içinizden gelebiliyor arkadaşım? Nasıl isteyebiliyorsuz? Ben yağmurda sümüklü böcekleri kaldırımlardan toplarken siz nasıl böyle olabiliyorsunuz? O sahne yine aklımda,
"Peki siz nasıl dayanıyorsunuz?"

Salı, Ekim 25

Afet

İşveli kadınlar vardır adı Afet olan, keşke o konuyu anlatsaydık şimdi ama çalışmadıgımız yerden geldi. Meseleyi uzun uzadıya baştan almayacagım, ben kendimi afetzede yerine koyacağım. O konularda çok iyimdir. Profosyonel afetzede olabilecek kadar rüya ve hayal sahibiyim. Farzedelim ki beni ailemi kurtardılar. Bizim buluşma noktamız var Cenk'le telefonlar çalışmayacagı için öyle bi yer belirledik. Ben o sokakta işe yarar çok şey de bulabilecegimize inanıyorum çünkü. Saklanmak gerekse süper yer, ihtiyaç olsa onu da buluruz. Tabi bunlar savaş filan da dahil düşünüldügü için böyle. Gelelim deprem durumuna, kamyon filan yağmalamam, bakarım eksik var, illa ki birileri çadırsız malzemesiz kalacak, ben hemen kendime korunaklı bi yer yaparım. ateşimi yakarım ne gerekiyorsa kendim bulup buluştururum. Tıkandıgım yerde tabiki gidip yardım isterim ama o ancak yiyecek konusu olabilir, İstanbul da avlayacak hayvan yok sahilden balık tutmak lazım anca. Organizasyon da sikimde olmaz afedersiniz, insan bu kadar da müşkül bi varlık değil, bnlerce yıl her şarta dayan sonra kamyon yağmala. Hem de küresel felaket fln da değil he daha bi Van dan bahsediyoruz. Bu insanlar çok fena.. Gelir benim yaptıgım yuvaya bile göz diker bunlar. Beni parçalar yer filan. Suçu organizasyona atmayın, biraz da cahilliğe atın. Koyun gibi güdülmek isteyen insanlardan bahsediyoruz burda. Eğitimle de ilgisi yoki tembellik yavşaklık filan.. O tip vardır, herşeyi olsa da bedavaya göz diken vardır ya hani, işte onlardan tiksinirim en çok. İnsan olmak başka birşey, yeri gelicek birinin çocugunu da teklif edeceksin kendi çadırına almayı. İnsan böyle bireysel yavşakça hareketlerle hayatta filan kalamaz. Geçmiş olsun Van halkına, ilk karda ölür bunlar.

Pazartesi, Ekim 24

Kış Bahçesi

Yaşlanmaya başladıgımı hissettigim anda yapacaklarım gayet net. Hoş saçımda beyazlar var ve dudak kenarlarım kırışabiliyor artık ama olsun onlar sayılmaz. Dizlerim squat yapmak istemeyecek kadar yaşlandıgında demek istemiştim. Yeterli parayı denkleştirebilirsem, çok güzel anılar biriktirdigim teknemi oğluma/kızıma emanet edip kendime hafif şehir dışında bahçeli bir ev satınalma fikrindeyim. İçini istediğin kadar akvaryumla doldurabilirsin Cenk hatta istersen kapıları filan kapat ve su doldur. Benim işim dışarıyla, oraya bi kış bahcesi yapıcam, ama bu öyle bir bahçe olucak ki yıllar içinde ancak tamamlanabilecek. Artık epey yaşlanmış köpeğimle yağmurda kenarında oturacağız. E işte bildigimiz zen bahçesi.
Sıkıldıkça borsada bir kaç kağıt oynar bahçeyi beni zorlamayacak kıvamda işlemeye devam edebilirim. Hem hayatıma hareket gelir. Sanırım o güne kadar baya yorulacağım. Çalışmaktan değil belki ama, laf anlatmaktan. İnsan, bireyselliğinle toplumcullugun arasına bu kadar sıkıştıgın hiç olmamıştı, söyler misin bu yüzyılda amacın nedir?
Evet, bazen çok acımasız eleştiriyorum. Herkesin kendine göre sebepleri var değil mi.. Kürtlerin bile var. Hadi şimdi otur aç televizyonu felaketleri izle, hiçbir zaman hayalleri gerçekleşmeyecek insanları gör, kork. Acaba televizyonun icat amacı kitleleri gerçekten korkutmak umutsuzlaştırmak ve bağlamak mıdır diye de düşün bir yandan, ama tedbiri elden bırakma akut a da 5tl yardım yap ne olur ne olmaz.
İşte bu değil midir bu yüzyılın sorunu, sıkışmışlığı?

Çarşamba, Ekim 19

Atlas

Aklımda niye öyle kaldı bilmiyorum, Tike nin ordaki bahcede sanki Atlas heykeli var gibi geliyor bana hep. Var mı acaba..oradan geçiyorum ve sonra hep karıştırıyorum.O taş saksılardan olsa gerek.. O adama da ne kadar üzülüyorum. Tanrı, şunu bi tutar mısın canım?, deyip kakalamış resmen, dünyayı adama kitlemiş bildiğin. Acaba Obama, Bush da sana bi dakka tutar mısın şunu deyip mi kitledi başkanlıgı ya? Oval ofise kitlenmiş gibi bi halin var.. Karın da şişti patlicak artık.. Çocuklar desen eklemlerde protein birikmesi oldu, hastalığın da bi adı var unuttum..zengin hastalığı denir ona. Yavrum hani sen barış getirecektin filan ne oldu onlar? Arap baharı diye klas da bi isim uydurduldu. Aman ne bahar.. Demişken havalar çok soguyacakmış bu sene, nası üzülüyorum fakire fukaraya belli değil.. İnsanlar koca kentin ortasında donarak ölüyorlar, bu korkunç birşey.. Evdeki eski battaniyeleri günyüzüne çıkarıp bi kaç yere bırakıcam. Bazen yapıyorum öyle, çorap, iç çamaşırı, yazın mayo bile bırakmayı düşündüm. Gençler belki biraz üst baş düzelince caddebostan plajında daha makul hareketlerde bulunabilirler dedim. Hayvanlar da çok üşüyormuş, hayvan o üşümez mantığı olmuyormuş malesef, onlara da kutu filan yapmak lazımmış. Yaparım, elimemi yapışır sanki..Şimdi ben kendi kendimin Atlas ıyım, Tanrım bize nası kakaladın bu hayatı hakkaten? Cennette napıyorduk da kekledin bizi, şu elmayı 2 dakika rica etsem, hadi canım bi tutuver... Bence bize attığın en büyük kazık birbirimiziz, çamurdan yaratmicaktın abi sudan filan yaratacaktın. Olmuyor böyle bak birbirimizi kendi yaptığımız metallerle vurup duruyoruz. Baya aptalız yahu.

Cuma, Ekim 14

Stop.

Ay neler var kafamda benim böyle?! Yağmurda çorapsız converse giymeyi normal görür oldum. Abi zaten ölcen niye insanların ne yaptıgıyla ilgileniosun hadi ilgilendin merak ettin niye kişisel hayatlarıyla uğraşıyosun sen zaten ölcen adam sonra devam edicek yani böyle yapmaya.. Ebeveyn ne acaip bişedir. Bu benim eserim sanatım, kanımdan canımdan... Bi yerde bi hata var. Ben birlikte bunu yapalım demiyorumki ben yapıcam diorum sen bana yapma diosun, nie ki bunu ben yapcam sen diil. Olayın özeti böyle. Dünyada yanlış diye birşey kimseyi ve doğayı incitmediginiz sürece yok. Geri kalan herşey doğru. Bu kadar free dünyada gene neden birbirimizi kırmaktayız hala neden işe arabayla gitmekteyiz ve neden sorunlarımız var? Gerçekten tez konusu. Ayagıma su dolmasını ve okulda çorapla oturmayı normal buluyorum evet. Ama bütün ders kuruyamaması hiç normal gelmiyo, elimden geleni yaptıgımda bi anda sonuca ulaşmalıyım sanki. Dün gece arabadayım, sevgilim kullanıyo, gece yolculugu, gözlerimi kapatınca sadece parlayıp geçen otoban ışıkları var, radyoda güzel bi müzik çalıyo ona verdim kafamı, tabiki hayattayım, tabiki burdayım ve memnunum.

Çarşamba, Ekim 12

Savaş Taktikleri

En az 4günlük plan yapmazsam içim rahat etmiyor. yapmayayım diyorum, olmuyor. Mutlaka gerçekleşmesi de cabası..Açıkçası bütün varyasyonlarını planladım. İhtimal dışında hiçbirşey olmadığını düşünüyorum..zor..yani... Gün öyle bir hızla başlıyor ki minik nöronlarım hemen titreşmeye başladı bile. Kavaltıda ne yiyeceğim en uzak ihtimalle dünden belli, karbonhidratı yüksek yenmiş bir akşam yemegi ertesi günün kahvaltısını saf proteine dönüştürebiliyor, bunlar otomatik hamleler, kalsiyumu emilsin diye yanında domates zaten promosyon karar. Bu ara almayı unuttugum soya sütü planlarım arasında değil o spontone gelişmesi için askıda. Okula gidilecek mi, evet bugun ders var 09.30 da olmam gereken yer metrobüs, evet tam o an ordayım. Çıktım, yoldayım, düşünüyorum akşam spora gideceksin, 6 da çık yürüyrek git orda bisiklete binersin, duş alma orda bu ara bi ziyaretçin var mikroskobik, çok terleme sevgiline gidiceksin tam varış saatin 20.15, sana protein shake hazırlasın ve 20.30 da favori dizini izliyo ol. Sonrası plansız ;) Tabi sadece o gün için.. Ertesi gün film ekimine 2 biletin var sbh akşam ve giriş çıkış kavaltı alışveriş yemek,spor, tüm saatlerin belli, cuma günü off sun annenle öğlen kahve iç gel film izle 6 da çık spora git, gerisi plansız. cumartesi yarıştasın,sbh karbonhidrat al, akşam en geç 7de duş almış olucaksın rota kısa, babylondaki konsere yetişebilirsin,süpriz rüzgarsızlıklar için şimdiden söz verme. bu arada akvaryumu gelmiş olucak ve sevgilin ona vericek tüm enerjisini, pazar yine aynı durum devam edebilir ama pilates dersin var 12 de orda olmalısın sevgilini ikna etmelisin 1 de o da orda olmalı ama hava güzel olucak ve bisiklete binmek isticek, bu durumda sen salonda dersini verip çıkmalısın kardiyo yapmamalısın ve sbh ii bi kavaltı etmelisin. Bu arada 14üne kadar ödemen gereken paraşar var bunlar için kumvarayı kır döviz bürosuna git bu da soya sütü gibi askıda. Bu arada sosyal bi insan ol, sev, sevil, seviş ve hayattan kopma o an gerçekten orda ol, tüm istedigin düşünecek aksiliklerinin olmaması.


Çarşamba, Ekim 5

Sorum Olacaktı..

Vergi dairesine gittim. Acaip kuyruk var veznede. Allahtan veznelik bir işim yok, sorucaklarım var sadece. Bir teyzemz var şişko biraz alınmasın ama, öyle de aksi ki. Öyle de kibar davranıyorum ki.. Sonunda kızmak gibi hislere girmedim ama kadına bi nefes aldıktan sonra, iyi de haketmiyorum ki.. demek istedim. Mekan bombok çalışma ortamı olarak çok gürültülü hayat orda geçer mi bilinmez ve masası kapının tam karşısı, her gelen ona bir şey soruyor. Anlıyorum, gerçekten anlıyorum. Sonra başka bir masada bir bey buluyorum. Nazik davranıyorum, ve işte, öğrenmek istedigim herşey önüme döküldü bile. Hep desteklerim. K-pax gibi bir gezegenimiz olsa ve cinsiyetlere, ailelere, vs değerlere pek takılmasak dünya mükemmel olurdu. Kim ne diyebilir ki kadın devlet memuru isterse bomboş oturur bütün gün. Öbür bey de isterse hiçbir şey anlatmayabilir ve ben götüme baka baka çıkar gider, forumlardan araştırırım tekrar giderim. Diyeceğim o ki; yaptıgımız şey herneyse ondan kaçarak zaman geçirmek mümkün değil. Ne hareketli ortam deyip biraz olsun keyif almaya bakmak lazım. Şahsen o harakette enerji buldum. Bayıldım masaların arasında mekik dokumaya. Benle aynı şekilde ilk defa gelmiş ve off-poff yapanlar da vardı yani bunun gün sayısıyla da ilgisi yok.
Sanırım taktik, bulundugun yeri tahlil etmek ve onu araştırmak kafanda. Kitap okurmuş gibi konuşmak lazım sanırım insanlarla, onları keşfetmeye çalışır gibi olmalı. Bazen o kadar kaptırırım ki empatiden de yardım alırım ve ses-mimklerimle karşımdakini istemsiz olarak taklit etmeye baslarım sohbet esnasında. Böylece ne dedigini daha iyi anlayabileceğim gibi hissederim. Mesele anlamak oldugunda bu böyle tabi, he mesele herkesi karşına almak sidik yarıştırmaksa gayet yabancı gibi konuşulabilir. Kafandaki sabit fikri kakaladur.. Zaten genelde bu böyle geçer, çok bi kendi çizgisi olan çok bi soyutlanmışlar hep kendine güven başlıgı altında reddederler her fikri.
Esne insanoğlu esne..acıyı azaltır.

Çarşamba, Eylül 28

Peter Pan

Peter Pan'ı Peter Pan yapan yanındaki karakterlerdir. Tek başına Peter peri tozu olmadan ya da Kaptan Kanca, hiçbir şey ifade etmez. Heidi yi bile Heidi yapan alplerdeki ineklerdir aslında. Ama niyeyse insanımız kedini en çok yalnızken güvende hisseder. Zaten çizgi filmler ütopyaları anlatır, şaşırmamak lazım. Ne var ki üzülüyorum, elimde değil. Yıllar geçip insanlar iş güç sahibi oldukça ve hatta holdingler dolusu iş yaptıklarını düşünmeye başladıkça -ki bu baya komiktir- uzaklaşma hissiyle sarmalanmaktalar. Eski arkadaşlarınızı tanıyamaz olursunuz. Size artık pek birşey anlatmazlar. Muhabbetiniz mi açmamaktadır artık yoksa çok mu işleri vardır bilinmez. Her ikisi de değildir bence. Kendiliğinden olmuştur herşey. Kendi seçimlerimizi yine kendi prensizplerimize kurban etmişizdir. Adı da "dünya değişti" olmuştur. Artık büyüdük işimiz gücümüz var eski haytalıkları yapamayız artık sorumlulugumuz var, hem de herkese karşı! Nerden çıkıyor bu saçmalıklar, beyninize kim doldurdu bunları bilmiyorum ama dünyalı olmaya bu kadar heves edilmesi çok ilginç. Ekmek elden su gölden yaşayalım demiyorum. Ama kafamızda bazı prensiplerin yerlerini değiştirirsek en azından, bakın vazgeçin demiyorum, o zaman seçimlerimiz de bunlarla paralel değişme gösterir. Geriye dönüp baktıgımda yaptıgım işlerden hiç ekstra para kazanmadığımı hep kendimi amorti ettiğimi söyleyebilirim. Bunu bilerek yapmadım ama böyle olduğu için de memnun sayılırım. Şunu da gördüm ki cebim doldukça alma isteğim köreldi. Bugün beni çok pahalı bir elbise, bir eşya vs. hiç tatmin etmemekte. Telefonunu değiştirirsen sanki sen artık sen olmazsın gibi geliyo, arabanı da hiç birşeyini değiştirme ben seni böyle seviyorum bu düşüncenle, diyen sevgilimi burdan kocaman öpüyorum. Hiç birşeye değişmem kumu güneşi eğlenceyi arkadaşlarımı ailemi, kibirimi öne atamam, salaklık olur neden yapayım ki?! Hurafelerle çürütemem ömrümü, ay sölemiyim nazar değer ya da konuşmıyım cool olcam! Bugün şu anda bir alışveriş sepetine girip kendimi kasada okutturmak istiyorum..Sanırım değerimden çok beni, bandın diğer ucunda bekleyen alıcı ilgilendirirdi. Poşetim de geri dönüşümlü olursa ne ala.

Pazar, Eylül 18

Kadınlar Delirmiş

Kadınların delirdiğini düşünelim. Hiç bir kadın normal davranmasın, naparlar? Kocalarını öldürüp çocuklarını boğazlarlar belki de tamamen kaçıp giderler ve belki de ev işlerindn temelli vazgecerek kendilerini sanata ya da iş hayatına adarlar komple. Dünya da tam anlamıyla boku yer, napıcaksınız kadın soykrımı mı? Hepsini bi yere kapatıp ihtiyaç oldukça sayıyla erkeği içeri mi alcaksınız? Ava giderken avlanırsınız kesin. Daha evvel bahsettiydim kadınlar zaten delidir. Hele bi deli tanıyorum ki gerçekten artık anlamaka zorlanmaktayım. Topless güneşlenmesine alıştım kendi kendine konuşmasına hatta bazen bağırıp çağırmasına bile, onları anlıyorum. Fakat geçenlerde gördüğüm manzara beni şok etti. Karanlıkta kafasından aşağı döktügü boyanın kutusuna saf saf bakıp öylece duruyordu bembeyaz saçları ve yüzüyle. Bu kadının sorunları olabilir dedim ewet ama yanından öylece geçenlerin daha büyük sorunları vardı. Ben de polisi aradım ve ailesini bulmalarını istedim gerçekten kötü durumdaydı. Dün sabah otobüs durağında yine karşılaştık ben bu sefer kendi ATP ile çalışan şehir içi taşıtımda oldugumdan hızlı geçtim biraz ama gerçekle yüzleşmeme yetti, herşeyi anladım sanırım.. Bu sefer de kırmızı boya dökmüş öylece durakta güneşin altında duruyordu. Sanırım kendi yansımasını bi yerde farketti ve normale döndürmek için kırmızıya boyadı kendini. Sanırım tek istediği normal olmaktı, o derinliğe ulaşbildik mi beyler bayanlar? Tamam şimdi burnumu tutup TIK ettiriyoruz...Evet.. Normal olmaya çalışmak.. Bugün kafamızdan aşağ yeşil mavi sarı ne dökersek dökelim normal olmamız imkansız gibi. Normal insanoğlu için bi ütopya, fizikte bile varla yok arası bi çizgi. Kimbilir belki de dalga geçmiştir sokak ahalisi onunla onlar boyamıştır belki de yüzünü.. benim varsayımım bu, belki kendi arayışımı ona yansıttım belki bununla yüzleşmeyi ben istedim.. Farketmez.

Cuma, Eylül 16

Haydarpaşa Psikiyatri

Çok korkarım hala. Neden bilmiyorum da sürekli o bina beni korkutur. İlk gidişimde küçüktüm geceydi, babama kuduz aşısı yaptırdık. Hemen yanında bi bina daha var,orda. Pskiyatride kuduz aşısı ne gezer mi, gezmeli, ama gezmiyor işte yan binaya koymuşlar. Bu korku tabi ordan içeri bi girsem beni de kesin dışarı salmazlar korkusu da olabilir. Bknz. FNO. Bir far fırçası aldım ve banyo tuzu, severim öyle şeyler. Keyif.
Herkes çok güzel giyinmiş, herkes önemsemiş hoşuma gitti. Bütün deliler gömleklerini giymişler diyebiliriz. Ben pek özenmedim, daha önce giyip kendimi rahat hissetmişliğim olan bi takım vardı onu aynen giydim. Bol bol fotograf çektirdim, ama Chloe de olanları unutamam.. İnsanlar birbirini yiyor bir fotograf için. Fotografçısına bayıldım ama, öyle rahat adam ki soyun dese soyunurdum. Demedi tabi. Pupa da çektirdim video dahil full klip aşağdan yukarıya çekimler de dahil. Hakikatten güldüm orda. Umut Eker seni tanıyamadık kusura bakma. O kadar dövmeden yüzünü seçemedik sanırım. Olsun. Sevdik seni de, hoş sohbetsin. Az biraz farkındasın sanki klinikte hatta acilde oldugumuzun. Ama senin işine gelir gibi de bi havan vardı yani hadi neyse.. Doktor musun deli misin, anlamadık. Velhasıl hoş anılarla döndük. Ama bu alışveriş olayı hakkaten çok acaip. O gözü dönmüşlük, o gönüllülük, o teslimiyet.. Ve tabi o kibir.. Bir Chanel in varsa eğer üzerinde fotograf sırasına asla girmezsin. Yamanırsın. Ya ben de güzel olmak istiyorum, ben de hoş olmak dikkat çekmek istiyorum ben de flirt etmeyi seviyorum. Ben de kadınım. Kibir birşeyin eşantiyonu ama neyin..

Cuma, Eylül 9

Dikkatimi Çektiler Yine

Yazıp duruyorum da -bir de çizip durma aşamam da var iyi ki ondan çok haberiniz yok, sadece bnm anladgm bi sanat şekli, rezalet..-bir kenarda da düşüşüp duruyorum. Böyle yaşıyoruz güzel de acaba yanlışlık mı var bir yerde, acaba biz herşeyi yanlış mı anladık? İsa öyle demek istemedi mi, acaba Musa nın iletişimi mi zayıftı? Hayata bak yani gerçekten böyle olması normal mi? Lidyalılar parayı acaba saç boyası olarak filan kullanıyordu da biz yanlış mı anladık?
Bu kaygılarım niye mi? Baktıgınız zaman renklerle tasvir edebilirsiniz dünyayı da durumları da insanları da.. Ben insanlara baktıgımda çamur rengi birşey görüyorum, ne kadar ironik.. Ama ekru ya da mavi tonlarında olmasını tercih ederdim, dünyaya baktıgımda gri görüyorum bu da ne ironiktir, metallerle kaplı dünyamı böyle gri görmek. Yeşil ya da turkuaz görmeyi isterdim. Renkler hisleri anlatsın istiyorum şimdi. Kendi içime bakıyorum sarı tonları var gibi yeşille biraz karışık. Biz kesinlikle yanlış anladık, fizik kurallarına yanlış yerden başladık herşeye yanlış başladık, o yuzden hiçbir zaman mistik teknolojiye ulaşamayız hep bildiğimiz bilgisayarların bir başka şekli bildigimiz televizyonun biraz daha incesi biraz daha kalını..hep böyle gidicek, bildigimiz insanın biraz zengini biraz fakiri biraz yaşlısı genci.. Aynı eksende ilerleme ya da gerileme konuşulucak ama hiç bi zaman boyut değiştirilemicek. Kişisel olarak değiştirmemiz de önemli olmicak. Bunu dün okulda elime dev sol kağıdı tutuşturmaya çalışan çocuga da açıklamak istedim ama bana "inanmazsan olmaz" filan gibi 500 yıllık kitaplardan okudugu saçma mottoları dayattı.. Arkadaşım boşa çabalıosunuz, çünkü mevzu artık o değil, en azından : olmamalı.

Pazar, Ağustos 28

Bar Sohbetleri

Yarın çıkıyorum taburenin üzerine, bu yıl da sıra bana geldi. Çok bir numara yok bunda da, dünyadaki hiçbirşeyde olmadıgı gibi. İşte, yeni planlar kuracağız olacak mı diye bakacağız. Olmazsa tekrar kuracağız çünkü lego bize küçükten böyle tembihledi. Şikayetçi değilim oyuncak gözüyle bakarsanız hoş şeyler çıkabiliyor ortaya gene o zamanlarda olduğu gibi.
Plan kurmakta bir incelik keşfettim ben onu paylaşmak isterim bu yeni yaşımda 1 yıl ne bok yedin ne değişti derseniz bu inceliğimi tastikledim.
İçinizden geçen şeyi algılarınızı kapatıp hissetmeye çalışmak lazım, ben bu yöne gidersem benim için iyi olur mu yoksa sıçar mıyım.. ama mümkünse bunu yaparken diğer insanlar hakkımda ne düşünecek ya da başarılı olacak mıyım kaygısını taşımayın bunlar bir plan kurmak ve ona uymak için kriter değiller. Kafa bulandırıyor bunlar. Böylece o içinizdeki tuhaf, tayfa benzeyen sezgiler kendini gösterecektir. Şans böyle birşeydir. O an neyi kendinize yakın hissettiğinizi düşürsünüz hatta bu düşünme eyleminden bile uzaktır, çok saftır, o an yazı/tura demek saf sezgi anıdır. Attım, tuttu değildir. Herşey önünüzdedir, yazı da tura da, hepsi zaten sizdir. Hangisini seçerseniz seçin sizi siz yapan şeylere biraz daha katkıda bulunursunuz. Yine de mantık dışı dünyamız seçim yap illa diyecektir.
23ümde hep içimi dinledim, bunu fazla düşünmesem de başarısız oldugumu da sanmıyorum istediğim herşeyi yaptım. 24ümden tek dileğim aynı tayfları aynı netlikte ve hatta daha yakından görmemi sağlayacak ortama beni itmesidir. Gökdelenler, tasmayla gezen köpekler ve aptalcasına cool insanların önüne iterse o zaman kafam karışabilir. Sadece itsin, azıcık dürtsün, ben yolumu bulurum..

Pazar, Ağustos 21

Duty Free HRT

Otobüsün 4 tl civarı suyunsa 7 tl olduğu ama yine de gidilmesini şiddetle(!) tavsiye ettiğimiz ülke. Herşeyin kolayını bulduk, çeşmeleri test ettik baktık sular temiz, marketten bir sefer al,sonra doğa kübünü doldursun.Botanik bahçeleri yiyeceklerle dolu. Bütün milletler böyle yapıyor para evrensel. Türk tür ya kendini çakal sanan onu da gördük, kumarhanede bile kendi kurallarını koymaya çalışan itirazlar yapan çakal Türkler gördük. Kulüplerde kızları elleme çeteleri kurulduğunu gördük. Güldük geçtik, ne yapalım..? Ama kendimizi güvende hissettik garip birşekilde, Türk Türk e ecnebi memlekette kazık atmaz dedik. Bosnalıları sevdik Türkçe konuşma çabalarını şeker bulduk. Hamur işlerinde çok çok çok başarılı, tatlılarda ise fiyasko olduklarını tespit ettik. Adalarını gezdik begendik, sakinliğini de sevdik hapçı partilerini de. Duyduk ki AB ye girecekmiş 2013te, karşıt guruplar varmış, farkettik.
Peki dünyalılara şunu soruyorum, bundan 10-15 sene önce o sokaklarda mermiler bombalar yağarken şimdi duvarlarda izleri hala duran ölümün üstüne ne söylendi de herşey bitiverdi ve biz o evlerin önünde barlarda eğleniyor bulduk kendimizi? Olumlu ya da olumsuz değilim, sadece merak içindeyim ve durum değerledirmesi yapıyorum. Bu gariplik hoşuma gitmiyor değil de oradaki duyguyu bir de o gözle tatmak şart. Aslında partilerde sokaklarda sanki savaşa inat eğleniliyor gibi, sanki bir eylemin doğal olarak içindeyiz gibi hayal ettim.
Öyle, ben ..garip hayaller kurarım bazen..olur öyle..

Cuma, Ağustos 12

Kavgam

Çok klasik okudum da bunu okumadım daha davayı kavgayı biraz daha kendim tecrübe edip öyle okurum diye düşündüm. Suçun, cezanın ne oldugunuysa daha 10 yaşında okumuştum 78 basımıydı sanırım. Eski basım,kelimeler biraz eskiydi. Ama hatırımdadır. Sayfaları, Raskolnikov u herşeyi çok nettir aklımda. Bilelim suç nedir ceza nedir ona göre büyürüz demiştim sanırım.
Kavgalar davalar zaten hep aklımızda. Bazen bağırdıkça bağırasım herşeyi yıkasım geliyo bütün o öfkeyi kusarsam eger kafam rahat edicek ve huzura kavuşucam gibi.. Kapıları sökmek pencereleri kırmak bütün eşyaları fırlatmak istiyorum çekinmeden yapmak istiyorum ewet öyle vazoyu elime alınca bi an tereddüt etmek düşünmek istemiyorum, hemen duygularımı yaşamak istiyorum. Nasıl ki sev sınırsız sev diyorlar işte öyle sınırsız kavga etmek istiyorum. Ta ki yorulup sesim kısılıncaya kadar kavga ediyorum sonra nefes nefese kalıyorum ağlıyorum zayıflamış 40 kg kalmış gibi hissediyorum kulaklarım tıkanıyo ve uyuyorum..
Bütün bu inanılmaz yükselişlerin o an sadece benim kafamda olması ve dünyanın herhangi bi yerinde aynı hissi yaşatabilecegim hiçbir nesne ya da canlının var olamaması ne fena..
Hadi tekrar davana dön, kavganı bırak..Bak çocuklar aç insanlar perişan dünya hiç olmadıgı kadar yalnız ve sen hala kendinle kavga mı ediyosun..

Perşembe, Ağustos 11

TV Bükücü

Bu demokratik fikirlerin bazı sınırları olması gerektiğini düşünmekteyim genelde. Bazen iyimser olup tam demokrasiyi desteklediğim de olabiliyor; yeni, güzel bir düzenin kendiliğinden oluşabilme ihtimalini sevdim ben.
Bir ülkede diziler evlilik programları gibi televizyonu tam deyimiyle aptal kutusu yakıştırmasına uygun kılan aktiviteler bu kadar populerse izleyenler de aptaldır dememizde sakınca yok. Bu durumda demokrasi dışında kalan bu aptallıklar (ki demokrasi ne boktan bir döngüdür bana aptal olan öbürüne özgürlüktür beni delirtir) ortadan kaldırılsa daha sağlıklı olur. -Ama filanca dizi öyle değil bak o gerçekten sanat yaniiii... diyen birilerini duyar gibiyim. Arkadaşım o dizinin de en fazla ilk 5 bölümü sanat sonrası reklam malesef, ama seni alıştırıyorlar bırakamıyorsun mereti. Bu hususta da tek çözümün kendine doğru dürüst bir hobi bulup bu populer kültürün çöplerinden kurtulmaktır.
Bütün gün televizyonlar açık ne yaparsanız yapın fonda o devam ediyor. Sorgulanmalı bence neden böyle yapıyoruz o tv yi açan bizim kendi ellerimiz illa ki bir uyuşma kafa bulma ihtiyacı içindeyiz demekki. Bu uyuşukluk içinde nasıl üretebiliriz, çalışabilirz ki?
Herkes kendini bi amaç uğruna dünyaya gelmiş görüyor da o amaç için hiçbir atılım yapmıyor ya işte o komiğime gidiyor. Acaba size böyle önemli biri olduğunuzu tv de mi söylediler?

Pazartesi, Ağustos 8

D-mode

Artık janjanlı kelimeler pirim yapmıyor diyorlar, yalan. Minimalizm ön planda herkes artık ekolojik takılıyor herşey yenilenebilir, hatta aşklar bile, ayrılmayın one night stand ler artık out oldu deniliyor, külliyen yalandır. 1NS artık entelseniz ve fötr şapkanızla postacı çantanız varsa mükemmel bişe; Aksaray'da rus avındaysanız yanınıza yaklaşılmaz.
Fikirlerimiz de bu ölçekte gelişme(!) gösterdi. Aşağılayıcı tavırlar artık eğitimli ve belli bi zümreye mensupsanız bilginizin ve görmüş geçirmişliğinizin bir sonucu sayılmakta. Fakat Bağcılar da yaşıyor ve bakkalınızı aşağlıyorsanız o zaman geçmiş olsun, kendi ne ki ?! sorusuna tabii tutuluyorsunuz. Yapılan eylem aynı olsa da görüldüğü üzere tepkiler farklı oluyor. Zengin kızların fahişeliği sorun edilmezken, durakta bekleyen travestilere üzülmemiz gibi.
Ekolojik ürünlerin bu kadar pahalı olması hiç şüphe uyandırmıyor nedense onları alan herkes çevreci sayılıyor. Yere çöp atma sorunumuzu bile çözememişken- ki yere tükürmek de büyük sorun ama onun çözüleceği yok o yuzden değinmiyorum- ekolojik ürün almadınız diye fırça yiyebiliyorsunuz.
Aslında hepimiz aynı itin soyuyuz değil mi? Bunu bir görelim, bir kabullenelim. Gerçekten minimlist olmak gerçekten ekolojik yaşamak gerçekten modern olmak neymiş sonra göreceğimize eminim.

Pazar, Temmuz 31

Empati

Bütün kadınlar özgür olmak isterler. Ama alında yumrugunu masaya vurabilen en azından bu potansiyele sahip gördükleri adamları seçerler. Çok pasif kadınlar belki bir ihtimal kendileri gibi vur kafasına al ekmeğini adamlardan hoşlanabilirler. Burda esas aradgımız özellik karar verebilmedir; isteriz ki çaresiz kalıp gözümüzü kapattgımızda bizi kucaklayıp götürsün başka bi yere. Bizim yerimize meseleyi halledebilsin. Aslında çok nadir çaresiz kalırız,bu yardıma ihtiyacımız yok gibi birşeydir, fakat her zaman ihitmaller üzerinde yogunlaşır gerçek şeyleri düşünmeye değer bulmayız, onlar zaten gerçektir ve olmaktadır niçin onlara kafa yoralım ki onları yaşarız giderler ve o zamanlarda "çok şeker hayat dolu kız" oluruz. Erkekler de zaten bu zamanlarda bize aşık olurlar.
Kimse sevgilisine 5 yaşındaymış bebekmiş gibi davranan ailesini çekemez. Kimse bundan hoşlanmaz bu yuzdendir işte. Düşüürsünüz ve şöyle dersiniz.. Hayat çok zor.. Ben bu adama yeri gelicek bi çocuk vericem ve yeri gelicek 5 paramız olmicak o karpuzun çekirdeklerini çıkarıp agzına tıkmamızı mı beklicek..sorunlara çözüm bulamicak mı.. bizi koruyamicak mı hep böyle mi olmuş hiç mücadele etmemiş mi sırtını hep yaslamış mı birilerine..peki biz kendimiz sırtımızı yaslicak duvarı kendimiz inşa edebilcek miyiz..? Bunu herkes düşünür, bu benim kaprisim diil..

Perşembe, Temmuz 28

Ey Türk Apaçiliği..

Bir millet cep telefonu modellerini bu kadar yakından takip ediyorsa kesinlikle bir sorun vardır. İhtiyacı olan olmayan iş yapan yapmayan herkeste blackberry varsa ve mail atan sadece markafoni oluyorsa altındaki sebeplere bakmak gerekir.. Bedava mesajlaşmaya değmez bence. Keza o kadar mesajlaşacak bir şeyimiz oldugunu zannetmiyorum. Bedava olunca çıkıyordur o ayrı. Sevgililer filan belki, ama o da ancak "yazma" döneminde. Sonra herkes uyuyor, herkes duşta, herkes babasıyla yemekte zaten. Normale ancak öyle dönülüyor. Değinmek istedigimiz konu, bu ulaşılabilir maddiyat benzer objelerle cepte birikme yapıyor. Bknz.araba anahtarı,cüzdan vb. Böylece eksik olan kendimize güveni bu alanlarda toparlama şansını buluyoruz. Bilgi gibi mental şeylerden yoksun olarak pek tabii.
Aynı bu bahsettiğimiz millet nedense kendine o kadar güveniyor ki herşeye müdehalenin doğal hakkı olduguna inanmış vaziyette. Kendince eleştiri ya da övgü kabul edilebilir, müdehale ı-ıh. Bir Türk gencimiz de bizi görsün ve içinden "ne güzel kız ya ne güzel giyinmiş allah sahibine bağışlasın." desin. Bir Türk gencimiz de "bakmayayım yahu, kız arahatsız olmasın." desin. Bir başkası ise "elimi kolumu cüzdanımı toplayayım da kız yanlış anlamasın."desin. Bir Türk erkeği de dangalak olmasın mümkünse, bir gün de biz diyelim ki "ne kadar hoş, kibar, beyefendi bir adam." Bunu söylemeye hasret kaldık.

Düşündüm Yine

Beynimi yorulunca cıkarıp kenara koyabilsem çok hoş bi lüks olurdu.. Ama yok böyle bi imkan ne yapalım.. Düşündüm ben de yine işte..
Ne kadar yol alabilmişim acaba neler yaptım ne öğrendim filan durum değerlendirmesi yaptım. Başlangıçta hiç ortak arkadışınız olmayan biriyle kendiliğinizden gidip tanışmak sonra 60 ortak arkadaş edinmek küçük bir çevre oluşturmak alışkanlıklar geliştirmek birbirini yontmak kendi anılarınız ve espri anlayışınız olması, birbirnizi eğitmeniz ve kötü yanlarınızı törpülemeniz hatta okul bitirtmek, yüzlerce fotograf onlarca videonuz ortak amaçlarınız için bir panonuz ve kişisel amaçlarınız için sonsuz desteğiniz, birlikte mücadele ettigniz alanlar, birlikte baktıgınız hayvnalar, varsa çok yol almış hissediyosunuz en azından umutlu hissediyosunuz. Kendi içimizdeki baglantları örmek zor değil-örnegin bilgilerle olan ağlar ya da duygularla-yalnızlık duydugunuz her an buna çok müsaittir. Ama dış dünyayla ağlarınızı örmek tek tek ilmek kaçırmadan düzgün ilişkiler kurmak ve esneklik kazandırmak ilerletmek güçlendirmek bu çok kolay olmuyo.. Bir sürü iyi şey yapmışımdır heralde ama sanırım bu en iyi hissettireni, en güzel eserim bu.

Pazar, Temmuz 24

Kürt müsün?Yandın

Bu kürt sorunu hakkaten varmış. Ben de dün öğrendim. Biraz şişirme buluyordum hatta neredeyse gözümle gördüğüme inanmayacaktım ama varmış. Öncelikle çok kürt ile sosyal ilişkiler içinde yaşadım küçük yaştan beri, bana bi zararları olmadı ama belki kendi ekonomik cevrelerine örneğin iş verenlerine zararları dokunmuş olabilir çok becerikli olduklarını söyleyemem benim gurubun. Ama es geçilmemesi gereken bi nokta var ki, benim de başıma gelse PKK ya "gerilla" yakıştırması yapardım. Kendi halinde tesisatçı 1 çocuk babası Nimet Bey'i sürekli çevirmeye alan Silivri jandarma ve polisi artık rencide edici boyutlara getirmekte olayı, adam sorguluyor; Ağrı'dan İstanbul'a çalışmaya geldim neden sürekli benden kimlik sorulmakta?
Bir başka durum şahsen benim başıma geldi. İlişkinizin biraz ciddiye binmesi durumunda ufaktan aile fertleriyle tanışmaya başlanır normaldir. Bir anı anlatıp ortamı bir şenlendirelim demişken tabi memeleketimizi söylemiş bulunduk. "NE Malatya lı mısınız??" ve sohbet baya bir ilerledi geçti gitti derken işte vurucu soru geliyor...
"Bak ee...ayıp değil birşey değil...bişey sorucam ama...Kürt müsünüz?"
Peki Karadenizli olsam laz mısın diye soracak mıydınız ya da Alman olsam Nazi misin diye merak edilecek miydi? Zaten bu sorular cesaret ister baya, bu kadar ayağa düşmesi iyi değil.
Bu ayrımları resmen biz kendimiz yapıyoruz. Kimse Kürt değilim de demesin, kimin soyu nereye dayanıyor artık belli değil her an büyük-büyükbabanız/anneniz Kürt çıkabilir, üzülmeyin.

Cuma, Temmuz 22

Kanarya Kaçmış Komutanım

Bir maç oynanmış. şikeli mi değil mi çeşitli soruşturmalar yapılmış. Haksız iddialar ortaya atılmış, iddia mağduru bey açıklamalar yapmış bir dizi. tarafları beklemede(!). gel zman git zaman işler büyümüş, darbeye kadar uzanmış ilişkilendirilmiş örgütleştirilmiş. haksızlıktır pek tabi. keza biz bu kulübün çok nimetindne faydalandık çok vaktimizi verdik. hele ben o kale arkası fanatiklerden daha faydalı işler yapmışımdır kulübümüz için. ne de olsa bagırmakla çok birşey olmuyo, söz bi kulaktan giriyo öbüründen çıkıyo..
Biz bunları biliyoruz tamam ama zavallı iki tane fotografçıya da ben pet şişe atcak kadar gözümü döndürmedim daha. Sıcak savaş ilan etmedim. Zaten herşeyin boku çıksın bizim milletin özelliğidir.. Demekki versen bu milletin eline bireysel silahlanmada 2-3 yetki, ortalık duman altı olacak. Yurdum insanı yontul artık, sahaya çık bağır protesto et mektuplar yaz imzalar topla tshirtler giy hepsine varım en önde ben durayım, ama bilinçsizleşme ne olur.. kalabalığa karışıp da bu hayvani piskolojiyle, düşünmeyi bırakma.

Perşembe, Temmuz 21

Biraz Güzel Şey

Tanrı ya ulaşmanın 3 yolu var demiştik,3. bazen geliyo ve çok guzel oluyo ne yalan söliim.. Koşmuşsun yorulmuşsun çok rahat giysilerin ayakkkabın ve hafif serin bi havan var, dalyandan kaptırdın büyük kulübü geride bırakmak üzeresin sahildeki toprak yoldan, elinde sodan sırtında hafif bi çantan var. Öyle de şeker bi müzik çalıyo ki kulüpten, insanların görebildigin hemen hepsi mutlu,en azından o anlık ve herşey gerçekten oraya ait gibi. Ve kafanı yukarı kaldırdın kocaman bi yudum aldın sodandan teşekkür ettin herşeye aynı anda orada oldukları için ve olmayanlara da tam yerlerinde oldukları için. sonra indirdin başını köşeyi döndün hafifçe esti yemyeşil ağaçlara dogru ilerledin. Böyle şeyler cashback hesabı kaydedilmeli dondurulmalı resmi yapılmalı videosu çekilmeli , böyle şeyler çok lazım olmalı..

Çarşamba, Temmuz 13

Sıfır Derecede Aşk

Güzel bir oyundu. Anneler günü için hoş bir hediye diye düşünüp almıştım. Sıfır derecede aşk olur mu olmaz mı aşk zaten var mı yok mu.. Güzel duygular uyandıran samimi bir oyun. Ama asıl sıfır mühimdir, keza soğuk olmasaydı aşk olamayacak gibiydi bu oyunda.
Sıfır çok mühimdir. Sayı mıdır değil midir hala karar verilememiştir. Fakat bi halt olmamasına rağmen o hala çok mühimdir. Hele ki 1in 2nin yanına geldiğnde aniden herşey değişebilir. Bir sayı olup olmadığını artık kimse düşünmez. Neden düşünelim ki daha mühim şeyler var hayatta. Mantıktan matematikten ve hatta sayılardan daha mühim.. Güzel kadınlar var sıfırdan yana ve çok güzel arabalar, evler var. Neden biz sıfırın yanında saf tutmayalım ki? Neden onu sorgulayalım? Böyle öldü matematik, herşey böyle yıkıldı ve doğal bir sayıdır dendi sıfır için, ewet çok doğal böyle olması tabi ki herkes sıfırdan yana olacak dendi.
sıfırın bir sayı olup olmadığı hala tartışma konusuyken söyler misiniz mantık sizin için ne ifade etmekte?
....ve dünya, doğduğu an öldü.

Cuma, Temmuz 1

Sevgili Erkekler

Aslında topluca da bu mektubu yazabilirdik ama şimdi zara indirimde oldugu için kızların hepsi orda o yuzden ben yazıyorum. Siz o muhteşem arabayı anlatırken inanın biz hiç dinlemiyoruz. Hatta nasıl o kadar paraya kıyıp da bi teneke parçası alacagınızı anlatırken biz onunla kaç elbise alabilecegimizi düşünüyoruz. Siz bizi hep anlıyo destek oluyo gibi yapıyosunuz ama aslında tek yaptıgınız göğüslerimize bakmak biz bunu da biliyoruz ama bozmuyoruz. Siz bizi hep kontrol altında sanıyosunuz ama bizim gözümüz baya açık aslında bütün yakışıklıların listesi bizde mevcut. Yani bize bütün erkekler saf, bütün arabalar hızlı ve öfkeli..Malesef durum budur.
Sevgilerle..

Perşembe, Haziran 30

Süzüm Süzüm

10 dakkalık zamanda hangi tezi anlatıyım sana iü.. 10 dakkalık zamanda sana ancak çocukların yüzme bile bilmedigi bi ülkede denizciliği 2 tane kodomanın sikten yatırımıyla geliştiremicegni söleyebilirdim, söyledim. bilimsel değilmiş...
açın tezi okuyun bilimsel şeylerin hepsi orda. o tezden de bi halt olmaz zaten. çocuklar barajlarda bogulmadıgında bi gün eglenmek için insanlar haşema denen poşet kirliliğini giymeden de denize girebildiginde plaja sıçmamayı öğrendiğinde ve bizim gibi insanlar diğerlerine de suya deger vermeyi öğretebildiginde işte o zmn TRde denizcilik gelişebilir.

Cumartesi, Haziran 25

Bir Öfkenin Anatomisi

ya birine bişeyi yapma kardeşim dersin, o oyle olmaz böyle olur dersin, bakar ewet öyleymiş tmm der.. sonra nie gene yanlışı yapar abi neden ya ?? mal mıdır ki yani neden??
anatomisi:
-yanlışın tekrar yapılma anında sevecen bi uyarı, bişey olmaz diyip üstüne gidilmesi, ve kendimi korumaya alıp başka birine dönüp mevzuyu deiştiririm..ama ani bi kan sıçraması olur beyne..
-ertesi gün yine mevzu açılır, neden öyle yaptın abi bunu nie beni dinlemiosun derim, ya nolucakki cevabını alırım, beynime kan sıçrar orda gövdeyi kafadan ayırmak agız burun dalmak ...bütün seçenekler beynimden ışı hızıyla geçer, sonuçta hiçbi senaryoda öfkem dinmemiştir, böyle sanki kendim de dahil herşeyi yakıp yıkmak isterim bi an karşımdakinin kalbini gerçekten kırmak isterim yapmazsam hepsini kendime yapmak isterim kilometrelerce koşmak isterim ve abi eşek mi osuruyo burda? derim beklerimki sölicegi bişe bari onu kaçınılmaz sondan kurtarsın ben kurtaramicam çünkü.
-yok.. hala ciddiyet algılanmamıştır, ve bırakma haline geçerim, ne bok yersen ye ya öööff bi daha da arama beni der kapatırım ama öfkemin dinmesi saatler günler alır belki de hiç dinmez ve hala yanlışı bilerek yapmanın anatomisi üzerinde düşünür dururum...

Pazar, Haziran 19

Diyetizm

insanların artık bnm diyetimle sorunu bitsin arkadaşlar. ayrıca diyette diilim. bana da sizinki garip geliyo. nası rahat edebiliosunuz anlamıorm, ama eleştirmiorum da, siz sormadan söylemiorum. sanki çok ekstrem bişi yapıomuşum gibi gösterilmesin artık. dünyanın çoğunlugu böyle yaşarken bizim türklerdeki bu vazgecilmez şark mantığı beni benden alıyor yahu.. basbas bagrıyo millet organlarınız yaglanıcak kanserden gebericeksiniz çalışan insanların dolaşımı nerydese duruyo filan diye.. hala anadan babadan görme kurallarla yaşıosunuz. zayıf filan da diilim zaten diyet yapsam çok zayıf olurum. yaşlanıp nine olmak daha 50 yaşında otobüste insnlardan yer istemek fıtık amelyatı olmak gibi planlarım yok gelecegimle ilgili. bu konuda artık eleştirilmek istemiorum, sanki bunları yapmak için kendimi kasıorm gibi bi imaj yaratılıyo o da çok antipatik, yeni mi böyle oldm ki ben? oyle kasanları bilioruz. "o kdr dikkat ediyo onda da selülit var filan.." bunları bırakalım artık, focus on the big picture =)

Perşembe, Haziran 16

Arı

önsöz bu aslında ama oraya başka yazdık tabi..
çok hevesliydim en başta bu tez işine, yeni birşey bulmaya ses getiricek bişiler karalamaya. ama şu gerizekalı danışman hoca denen hiçbişi danışılmayan öküzoğlu yüzünden bütün hevesim kaçtı. adam kaynak bile önermiyor arkadaş.. e noldu tabi son güne kaldı ..
yeni bişi bulma çabalarımı eskiden buldugum bişeyi yeniymiş gibi kaktırmakla yetinerek tatmin ettim. olayı sosyallikten bağladım. yaşasın marinalar dedim. aslında bana eski bu ama o öküzlere yeni gelicektir eminim. adamlar hala 1980 kazakistan kafasıyla yaşıyo..ve yaşattırıyo
neyse..her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa artık..
bitti mi bitti.. cenk akarçay sen bilgisayarsız bi hiçsin ben de sensiz bi hiçim bu durumda :))

Pazar, Haziran 12

başarısız

herşeyi değiştirmeye o kadar istekli oldugum ve o kadar cabaladıgım halde hiçbirşeyi değiştirememiş olmam baya bi başarısız hissettiriyo.. en yakınlarımı bile yolundan çeviremedim en sevdiklerimi iyileştiremedim ..adama peki ne bok yedin 23sene derler.. paso kendimi değiştirdim ama kimseyi yanımda tutamadım, yüzümü döndüğüm yerlere baktıramadım kimseyi. aynı manzaraya bakıp da aynı şeyi hissettiremedim.. konuşmakla da olmadı susmakla da.. kaçmakla da olmadı kovalamakla da..
değiştirebilcegin şeyleri değiştirme gücü değiştiremiceklerini kabullenme sabrını erdemini iste dediler, istedim .. hiçbirini vermedin ..

Cumartesi, Haziran 4

mfö

seviorum, yalnızlık ömür boyu demiş adamlar,dogrudur.
haftasonu sabah kalkarsın herkes gidecegi yere gitmiştir çoktan,kahvaltıya eküri ararsın bulamazsın,spora eküri ararsın bulamazsın..e haklıdır insanlar çok meşguldürler ve işleri vardır, dogrudur bu. bu bulamadıgın ekürilerden bir ordu filan yapılır..
Sonra olsun dersin gene senle başbaşa kaldık, açarsın bi sabah müziği uyandıran ama tırmalamayan. Bakarsın yicek ne var ne yok, amerikan servisini açar güzel bi butik 1/4 ölçekli kavaltı masanı hazırlarsın. Karnın doyar çayını koyarsın haberleri okursun. Dramatik değildir ama ironiyle arasında bir yerdedir dünyada 5 milyar insan varken kavaltıyı yalnız etmen,gülersin. Bazen, dersin, bazen yalnızlık ömür boyu.

Perşembe, Haziran 2

Nöbetçi

Nöbetçiler götürün bunu! Nöbetçi eczane. Nöbetçi şamar oğlanı. Buyrun benim.
Ya baba hiç mi sorumluluk almadım, yani hiç mi tutar tarafım yok, hiç mi iyi bi yanım yok? O kadar mı boktan bi insanım yahu? Bir kere de aferim şunu da şöyle iyi yapmışsın dendiğini duymadım. Hep yapmadıklarım üzerine eğilmekte kendisi. Herşeyi yapamam zaten ömrüm yetmez. O yüzden bu çok ucu açık bir konu, yani yapmadıklarım konusu. Adama yelken yapıyorum işte diyorsun, neden golf oynamıyorsun demesi an meselesi. Okulu bitirseydim de master yapsaydım bu sefer neden evlenmiyosun ya da neden iş bulmuyosun vb. sorular muhtemel.. Belki neden böylesin diye sorsa anlatablirim birşeyler ama yapmadıklarımın sebebi çok açık yani "herşeyi" nasıl yapabilirimki?? Şimdilik yapabildiklerim kendime çok çok iyi bakmak spor yapmak okulu bitirmeye çalışmak iyi bi ilişki yürütmek kitap okumak kültürlenmek filan. Yediğim cezayı hemen eve çıkarmak bütün notlarımı A+ yapmak ya da işe seni sırtımda taşımak şimdilik yapabilitem dışı napim yani. Blogumu takip etsene baba seni de görmeyeli 6 ay filan oldu sanırım yaşlanmışsındır yahu bari burdan anlaşalım.Hemen cecvap verme durumu olmayınca anlaşmak daha rahat oluyor. Eskiden küsünce mektup yazar ayakkabının içine koyardım sabah gör diye, sonra arattırırdım anneme okumuşmusun diye. Kime aratsam seni ya Bill Gates e aratıyım bu durumda. :)

Film Şeridi

Hayatım film şeridi olsa kolaj gibi bişe olabilirdi yormazdım kadroyu..
Blind Date + The girl in the cafe + Mrs Harris + Sunset Lmt + Sylvia ve tabi ki Run Lola Run belki Juno da eklenebilir..

+87949 bekliorm :))

itiraf.com
rezalet anları
en rezili erkek arkadaşının babası mutfaga girdigi an seni elinde buzdolabından aldıgın şişe,kafana dikmiş görmesidir.
ama Banu Avara söyledigim kelimeleri toparlayamayıp küfür boyutlarına ulaştırdıgım bi de giriş iznim bile olmayan konferansta saçmalamam da hakkaten görülmeye degerdi..
muayene istasyonuna ruhsatsız gitmem var mesela.. bana lazım değil dedniz! filan diyerk kıvırmayı bile düşündüm ya pendikten fb ye geri dön ruhsatı al orhanlıya git..ewet bunlar da oldu..
bi kaç harbi rezilliğim varmış ama sayıca çok değilmiş ya yazınca çıktı
aaaa ama şu da var, bi kadına bisikletle giriodum nerdeyse ama zaten durcakmışım gibi yapıp telefonu çıkarıp saçma bi konuşma yaptım :)) bu arada az daha yola fırlıyodum jeep deki adam da çok tuhaf bakışlar attı hiç bozmadım , ama zor yani bunu kurtardıgımı sanmıorm rezalet bu da galiba.. :))

Cuma, Mayıs 27

Kadın

Bey gibi kadın, ağa kadın.. Tüm bu marjinalliğe oyun bozancılıga kural tanımazlıga ya da ismi her neyse o yeni nesil vitamin renklere biraz o bey gibi kadın imajını aşılayınca tadından yenmez gibime geliyor. Azıcık da gönlü tok eli açık..
-yeri geldi mi? he geldiyse ben şöyle köşemde uzun sigaramla viski içicem- kadın olmak lazım. Bencil içe kapanık pazarlıklı kadının seksiliği de yok değil ama hastalıklı bi seksilik. Rahatlığı vermez gibi.
-Yeri geldi mi?he tamam soyunucam da ben- kadın olmak lazım.
Şimdi parmagımın ucunu gösteriyim sonra baldırımın 45 derecelik yerini açıcam- kadın olmak tırt.
Ama şimdi saçlar kısa kesilip platine boyanınca hayatı takmayınca filan herşey tamam gibi gözüküyor, ki bana çok yavan gelmekte. Siz marjinal güzeller sevişirken de Pink gibi itici oluyorsunuz benden söylemesi.

Pazartesi, Mayıs 23

Hacet nedir

Kafayı tatile çıkarmak.. Bahanem chill-out festival. Aman aman bi eglence olmasa da 12 saat sürmesinden mütevekkil uzaklaşmak için çok iyi fırsat. her sene mayısın 3.haftasonunu tamamen marstaymış gibi yaşamaya odaklanıyorum ve çok işe yarıyo, çok da guzel denk geliyo sınav yok hava ılık regl değilim vs. bütün haftasonu bambaşka bi gezegende yaşadıktan sonra hoşgeldin uzaylı biz dostuz diyerek çalan bi alarm istiyorum pazartesi için.

Fazla söze ne hacet, karmaya tanrıya ve emegi gecen tüm doğadışı varlıklara,sheraton hamamındaki keseci ablaya, anlayış gösteren aileme ve dayanabilen bünyeme teşekkür ediyor sevgilimi de kocaman öpüorum.

Pazar, Mayıs 15

Hakkı Nerdesin

Merak ettigim şey neden bunlara yol veriyosun yurdum insanı mücadele gücünü o kadar yitirmişsinki hakkının yenmesi günlük yaşantının bir parçası olmuşken kime oy verecegni görebiliorum sanki.. Şaşırt beni artık türk milleti koyun değildim sabırlıydım de..
Bayadır trafikte sorun yaşamıodum. Bayadır araba kullanmadıgım içinmiş. Bisikletin gözünü seviyim. Mekan yogurtçu parka arkası, fb maçı, yol kilit ki ben Düzce den beri araba kullanıyorum yaklaşık 6.saatteyiz ama Cenk le idare ediyoruz gülüyoruz şakalaşıyoruz video çekiyoruz bi şekilde idare ediyoruz. Taki apaçi minibüsü yalandan 4lüsünü yakıp klasik yamanma hareketini yapana kadar. Tesadüf budur ya tam camlarımız yanyanayken trafik durdu. Ya dedim, arkadaşım biz 1 saattir bekliyoruz malmıyız sen burdan yamanıyosun ayıp olmuyomu??? Gyate yavşakça Sen de yaaaaaap cevabını aldıktan sonra orospu çocukları demiş bulundum. Her boku yiyosunuz akraba evliliğisiniz büyük ihtimal ananızın aile fertlerinden hangisiyle kaçtıgı sizi hangisinden peydahladıgı belli diil, bunun ezikliğiyle düzgünleşmeye çabalamaktansa tam bir pişkinlik göstermektesiniz. O zaman göze aldınız benim manyaklıgımı... Bir dünya laf söz çorap ayakkabı vs..yaşandı bitti herneyse sağsalim evimdeyim. İsterdim bana destek çıksın 3-5 kişi kornasına abansın.

Salı, Mayıs 10

Açım Açıklamalara

Durum şudur ki, yiyişken çiftler görürüz orada burada.. Kimimiz savaşma seviş ne güzel derken kimimiz ufff ezikmisin abicim evin mi yok filan der.. Olay özetle parasızlıktır. Adam evlenmeden "birşeylerin" yapılamayacağına inanan toplumla parasız evsiz barksız evlenilememesi arasında sıkışmış kalmıştır. Nası bir sıkışmaysa o otobüs minibüs hep sıkışarak yoluna hayatına devam etmektedir. Sabah akşam sıkışan bu arkadaş sonunda azıcık rahata erdigi park sinema bahçe ya da numaralı trübün gibi feraha yakın mekanlarda başka arzularını toplum kuralları çerçevesine sokarak ya da iterek tatmin etme çabasındadır. Ki ..biz buna kısaca abaza deriz. Her ne kadar bi kavimin adı olsa da bu terim dilimize böyle yerleşmiştir. Bu pencereye de biz sıkışırsak diyebilirim ki, bırakalım yurdum insanı ya tecavüzcü olsun ya buddha.

Pazar, Mayıs 8

2020ye Mektup

Yazlıga gidicegmiz gün sevdigin şeylerden yapıp getiricem. Orda yapsam çemkirirsin; yemek yapmaya mı geldik ya bırak marketten alalım. Ama onların kalorisi çok?!
Sarıldım. Depresyonun sonu yok anladım ki. Dipte oturmak için kendimi batırıodum ama dip sonsuzmuş. Bir türlü kıçımı koycak bi yer bulamadım. Karanlıkta boşlukta düşmeye devam ediliyo düşmeninse çarpıp durmak gibi bir iyiliği oldugunu sanıyosunuz ama malesef sonsuza kadar düşmek kaçınılmaz son.
Sanırım yüzeye çıkıp yatarak dinlenmek daha iyi, hafif dalgada yuttugumuz suyu fıskıye yapar atarız.Fıısssppp!
Tecrübe etmedikçe bu batma durumunu,o yüzeye yatmak da imkansızmış ama onu da anladım. Yüzey sürüklenmek için ideal, sürüklemek için değil. Gereksiz çırpınmalarınızın gözünüzde küçülmesi ancak batmayı tecrübe ederek oluyomuş. O diil de, denize girmeliyim.

Pazartesi, Mayıs 2

Kedi Canını Yediğim

Kediye gel derken pisi pisi git derken pissst diyoruz. Benzer sesler ama ayırt edilebilir mimikler sayesinde boktan bir imaj uyandırılabiliyor ve kedi kaçıyor. Ben çok kocaman bir kediyim. Buna inandırdılar beni. Kedi olmanın en fena yanı size çok iyi gelecegini düşündükleri komplike seslerin mimiklerin sizi insanoğlundan daha da uzaklaştırmasıdır. Aslında basit bir ,hadi git, anlaşılır ve yerinde olurdu.

Perşembe, Nisan 28

Köstebek

Var evet aramızda bi köstebek var. Kendi ırkını satan kendi bindigi dalı kesen birileri var. Metroda düşündüm; insanlar en başından keşke yolları hep yeraltından yapsalarmış, üstte yürüyüş yolları evler ve parklar olsaymış. Çoğu şeyi mühendisler doğadan örnek alırlar, bu farklı gelişmiş. Burda amaç güç. Farklı gelişecek tabiki. Köstebeği oldugu gibi taklit etseymişiz de mecazlaştırmamız eksik kalsaymış. Bugün sadece bir kesimin ya da bireyin çıkarları için yapılan hiçbirşeyi aklım almıyor. Medeniyet henüz gelmedi bence tekrar dünya afetler vb olaylarla sıfırlanacak, sonunda dünyaya gerçekten gelişmiş canlıların hükmedeceğine inanmak beni rahatlatıyor. Biz burayı bu halimizle pek de haketmiyoruz.

Cuma, Nisan 22

Yeter be

Artık kimse okumuyo dimi.. herşey gitgide klişeleşiyo artık imlaya da dikkat etmicem eskiden saygı duyardım.. yapacagım filan gibi kelimeleri full yazardım bugun yazmicam bugun kalabalıktan biri olmak istiorum farklı bişi düşünmk istemiorm..bi başlayınca ucu çok kaçtı.. algımın alıştıklarının gerçek halleri beni çok yordu.. beni dinlerken ayfonuyla ugraşan ark.larım beni çok baydı, normal bişimiş saygısızlık diilmiş gibi düşünülmesi beni çok sinirlendirdi filan falan.. nie büyütüosun bu kadar yaaaa? koy götüne yaaaa! anlayışından da artık kusucam.. uyumak istiorum.. insanlık bi 50 yıl ilerlesin sonra uyanıp ben size yetişmeye çalışiim..pis bi objektifliğim de var yani..
ya da gerilesin 50 lere gidelim, temel icatlar yapılmış herkes kibar kalender filan olsun..ben de isyankarlıgımı sadece cebimde taşıyım..

Perşembe, Nisan 21

LCV

Biri bana açıklayabilir mi din vicdan hürriyeti filan, herkesin kendi dini kendini ilgilendirir filan palavralarının uygulaması acaba hiç yapıldı mı? Nüfus kağıtlarımıza hemen bi bakalım... Madem bir tek beni ilgilendiriyordu neden dinim için bir hane var?

Pazar, Nisan 17

Son Baskı

Bir çok insanın düşünmemek için işine okuluna aşırı sarıldıgını, uyanmamak için üzülmemek için uyuşmak istediğini, diğer türlüsünün zor geleceğine inandığını düşündüm. Kitlesel uyuşturulma acaba başarı mottolarıyla mı başladı? İçimizdeki tatminsizlik doğaldır, sadece başka bi bakış açısı...

Perşembe, Nisan 14

Devrim İklimaları

Osho nun Devrim 'ini aldım. Daha başlamadım. Uygun zamanı bekliyorum. Korku aşk vb duyguları anlatanlarını almadım almayı da düşünmem ama Ego'yu bir kaç yıl evvel okudum güzel; soruna yeni bir bakış açısı değil -benim açım yeteri kadar kapsamlı karıştırıyor kafamı o yuzden onları sevmiyorum- çözüm getiren nadir kitaplardan. Tam ihtiyacım oldugunu anladığım an başlayacaĞım buna.
Son yıllarda hayatta neyin sınavında oldugumuzu idrak ettim. Kendini ezme sınavı. Çok eminim. Yeterince piştim bu konuda, artık herhangi bir kompleksim ya da ast üst sorunlarım kalmadı. Sorunu indirgedim. Çok ufak bir nüans var. Kıldan ince, belli belirsiz ama kelebek etkisi yaratan. Eğer yeterince yaklaştığınızda, o noktada, karşınızdaki zihnini size açmıyorsa yardıma ihtiyacı yok. O doğadaki diğer denge, uğraşmayın. Bu durumla karşılaşmak, herşeyi göze almış kendini ezmiş kişinin daha ilk adımı sayılmakta; umutsuzluğa kapılırsanız hala sınavı geçemediniz demektir. Burda önemli olan o kişiye tüm saldırganlıgına rağmen yaklaşabilmiş olmanızdır. Onu ehlileştirememiş olsanız bile cesaretiniz ve olgunluğunuza farkındalığınızı da eklediğinizde sorununuz çözülüyor.
Sanırım bundan sonra Devrim başlamalı, bir kaç hafta sonra sahilde çimlerde hayal ediyorum kendimi. Cenk non-fat ice lattesiyle gazete okurken yanında yeşil çayını yudumlayan çıplak ayak Devrim İklimaları. Güneş, gözlüklerinin arasından süzülürken güzel bi gün diye aklından geçirecek olan.
Hayal bazen çok güzel dolu geçiyo, o kadar ki, artık gitmeseniz de olur.

Pazar, Nisan 10

Aşk Halleri

Günlük hayatta bu kadar kompleks bir kentte yaşamak güya bize pratiklik zekaya da çeviklik kazandırmaktaymış, yalan. Aynı şeyleri tecrübe ediyor olmak zekayı ve yaratıcılıgı köreltmekte, burdaki karmaşa hep aynı çünkü trafik işte eminönüne en kolay nası giderim hangi yoldan taksim 30 dakika sürer vs. bunlar yaratıcılık ister gibi yapıp insanı beter eden tecrübelerdir.
Vizyonu biraz genişletirsek çok başka duygular içine girebilir çok başka tecrübeler tadabiliriz. Bu şehirdeki trafikten kaptıgınız duygu işinize bakış açınız hatta sevme kavramızını bile etkiler. Sevmenin çokça halleri var hakikaten, sokak çocuklarını da seviyorum sarılmak istiyorum sevgilimi de, ama sevgilime cinsel arzularım da var ama anneme yokken onu da öpebiliyorum. Sevdigim bi arkadaşımın biriyle çıkmasını mutlu olmasını isterken kendi sevgilimin böyle birşey yapmasına pek tabi sıcak bakamıyorum.
İlişkilerde de evreler var. Kıskançlık duygularınız çok kabarabiliyor bazı bazı, bir periyotta orta dönemlere denk geliyor o bence. Bir ilişki kaç periyottur bilmiorum duygularım kendini tekrar ettiginde, ewet şu kadarmış!, diye haber veririm herkese. 2.5 yıl değil ama.
Kıskançlık yavaş yavaş karşınızdakinin de şanslıysanız istikrar göstermesiyle yerini onun mutlu olmasını istemeye bırakıyor. Bazen düşünüyorum, güzel bi kızı kesmesini izlemek de ayrı bi değişik oluyor. Fantezi birşey değil bu, kendince ufak macerasına izin vermek olabilir. Hayatta hepimizi canlı tutan şeyler var. Bunları kimsenin elinden almamalıyız. Kendi bencilliğimizi sevgi zannetmemeliyiz. Bu ilerlemeyi kaydetmek içinse sanırım çok aşık olmak ve olunmak gerekmekte.

Cuma, Nisan 1

Daltonizm

Herşey çizgilerden ve biraz bükülmelerinden kaynaklıdır. Her ne kadar sayılarla ilgili oldugu düşünülse de sayılar çizgilerin isimlendirilmiş halleridir. Algoritmasıdır. Etrafımızda milyon tane çizgi vardır uzay-zaman onları büker eğer bize yer açar.
Yankı yazgan da bana bi yer açtı akıl çizgileri kitabındaki çizgileriyle. Vaadettiği şey çok hoş gerçekten, bu kitabı okumasanız da olur demiş, bana bunu söylersen gereksiz her işi yaptıgım gibi ona da atılırım vakit kaybetmeden. Herkes atılsın, tavsiye.
Yüzlerdeki ellerdeki çizgilerden de ibarettir biraz herşey. Öyle bir yaşıyorsunki insanoğlu beni delirtiyorsun. Yedigin içtigin sıçtığın, hepsi falso. Gerçekten boşlukta bir kürenin üzerinde yaşıyoruz gerçekten uzay diye birşey var gerçekten nefes alıyoruz peki sen en son ne zaman gerçek çamurla oynadın? Neden herkes bir filmde zannediyor kendini? Gerçekten öleceğiz gerçekten böcekler tüm bedenimizi ayrıştırarak bizi evrene geri dönüştürecek. Bunu kimse sölemedi mi ki hala savaşlar devam ediyor hala iyi yaşamasını istedgimiz insanlar için oy çogunlugu saglama telaşındayız? Iman, umarım atlatabilir ve iyi bi hayat kurabilirsin, elinden tutup seni ordan çıkaramadıgım için çok üzgünüm.

Cumartesi, Şubat 26

Cahiller Listesi

Fakir cahili listeye almam ben, adam zaten etkisiz eleman kimse onu duymuyor görmüyor, okusun öğrensin, cahilliği kendine onun.
Birinci sırada güzelim bağdat caddemin kompleksli kadınları var.
İkinci sırada kuşkusuz çok saygıdeğer uyuz iş adamları.
Ve üçüncü sıra zavallı Ugg lı liselilerin ve aynı puana sahip birçok işteki birçok anlaşılmaz insanın.

Ekonomi dönsün dönsün de mesela domates ekonomisi dönsün domates 10 tl olmasın. Mesela ekmek ekonomisi dönsün buğday fiyatları düşsün. Petrol ekonomisi döner Ugg ekonomisi döner onda bi sorun yok zaten. Mesela azot dönsün. Karbondiyoksit dönsün. Keza artık bunların döngüsü pek tehlikede. Sevgi, aşk dönsün. Ego döner onda bi sorun yok, 1 saatte döner. Sağlık dönsün biraz, hastalık sefalet döndüğü yeter.

Bence artık biraz iç dünyalar dönsün. Bu dünya döner, ondan bi sorun yok zaten.

Pazar, Şubat 20

Porcelain

Moby in böyle bir şarkısı vardı, dedim şimdi hemen dailymotion dan açtım dinliyorum. Bunda zırt pırt çıkan porselen dişimin payı çok büyük. Dişçime maaş bağlamayı düşünüyorum, arkadaşım zorluk olmasın aydan aya al sen şunu... Bu diş meselesi 3 dala ayrılır kafamda.
1.Ön dişlerim ayrıktır herkes şanslı ve çok zengin olacagımı söyler. Ben de inanırım. Bütün çabalarım bittiginde iş dişime kalır.
2.Doğal dişin yerini hiçbirşey tutmaz. Yapılanlar çok kusursuz gerçekten çok emekli ama yeterince değil. filan falan o konu uzun...
3.O diş hep aynı duyguyu hissettigimde düşüyor. Sevgilisiyle diyete girmiş bi insan olarak birbirmize sormadan pek tatlı yemiyoruz. Arada ondan gizli suçlulukla çikolata(!) yerken ya da kağıt helva(!), diş aniden çıkıveriyor ve herşeyi tükürmek zorunda kalıyorum. Sonra günlerce dogru dürüst birşey yiyemiyorum takılana kadar.
O duygu: Suçlulukla aslında yemedim ben diyerek yalan bile uydurulabilen anlarda kendimizi "yok canım bu bir rüya lan boşver" diye kandırdıgımız zamanlarda aslında öyle olmadıgını bilerek ama büyük zevkle işe koyuldugumuz anlarda gelen duygu.
Neyseki dişlerim beni durdurabiliyor, şanslıyım gerçekten(!).

Çarşamba, Şubat 16

Pisiko-siyaset

Hayvanlar alemini national dan izliyoruz. İnsanlar alemini TBMM tv den. Kültür seviyelerinde genelleme yapmak istemiyorum ama çok düşük oldugunu düşüdügüm vekiller mevcut. İsmini bilmiyorum cismi yeterli oluyor anlamak için. Yalnız şu var ki bazen çok düzgün adamları da çileden çıkarabiliyorlar. Siz içinizde herşeyi çözmüş olun bilgilerle donanmış olun, karşınızdaki adam sizle aynı seviyeye bir şekilde gelmiş olsun ve türkçeyi dahi zor konuşuyor olsun,bir de siz onu ikna etmekle yükümlü olun, en sonunda kafa göz dalarsınız.

Adam tecavüzcü diyelim, bu herifi sen al ilaçla körelt bir yere kapat vs. hiçbirşey değişmez. O adam zarar vermeye meğilli tecavüze değil. Toplumdan dışlanmak ilginç birşeydir. Bir kanunu çiğne gerisi çorap söküğü gibi gelir. Bir kişiye tecavüz et ve artık bütün dünyaya edebilirsin. Demekki o bir kişiye etmeden önce oluşan problemleri halletmek gerekiyor.

Seksle öldürme piskolojisi arasında çok ince bir çizgi var. Hepsi aslında sahip olmak zarar vermek üzerine de kurulabilir, sevmek bütünleşmek sakinleşmek üzerine de... Bu artık sizin o andan önce hayatınızı neyin üzerine kurduğunuza bağlıdır.

Cumartesi, Şubat 12

Lego Tech : Life

Bazı şeyler farkettik. Hiç tanımadıgım insanlar şimdi herşeyimi biliyorlar. Emek sarfettik, onu farkettik. Günler geçtikçe ufak ufak parçalar koyduk üst üste yanyana, şekil verdik bozduk yıktık tekrar yaptık. En başında hiç ortak arkadaşınız olmayan biriyle şimdi 50 ortak arkadaşınız -ki bu sadece facebook üzerinde- görünüyorsa... Düşünsenize karıncalar gibi küçük küçük çalışmalar, sohbetler, ilgiler kazanmışız. Hayatlar böyle kuruluyor, çalışmadan hiç emek sarfetmeden ortak zevklerimiz var mı yok mu diye sorgulayarak olmuyor. Hayat kendiliğinden varolmuyor. Siz yaratıcılıgınızı kullanmadan Tanrı size yaratan elini dokundurmuyor. Kimse sizi durduk yere sevmiyor. Sevgi siz kimseyi sevmezken gelip de sizi bulmuyor. Kimse siz hayal kurmazken size içinde yaşayabileceğiniz bir hayal vermiyor. Siz çıkışı bulmak için koştururken aslında kimse size yol göstermiyor, inşaa ettiğiniz bağlar sizi çıkışı bulmaktan vazgeçiriyor. Ve hayat böyle kuruluyor.

Pazartesi, Şubat 7

Arkayı 5leyin

Şimdi doğduk diyelim hastanede evde farketmez ilk iş bize bi yer açılcak kıçımızı koycaz bu dünyada biraz alana ihtiyaç var. Büyüdük diyelim dolmuşa bindik uçağa bindik bisiklete bindik replik şudur: Evettt, yanaaaaşalım..!
Buna kafayı takmamak lazım tabi ama farkında olmak lazım, sonra demek lazım ki; mutluluk bir istasyon değil yolculuktur! Vay anasını lafa gel, derken o da ne?! Trafik açıldı küt diye taksime düştük. Bazen de istasyodur abi.. dedik hobaaa radyoda ne var? "open your heart i'm coming home...dıdıdıdıdı!"
Evdir mesele arkadaşım, olay evde biter. Bu ev senin midir, en yakın arkadaşının mıdır, sevgilinin midir bilinmez hatta onun koltugu banyosu olan bildigimiz bir ev oldugu bile şüphelidir. Hayatını etrafında kurdugun bir direktir. O yüzdendir ki herkesi birbirini çaresizce çok sevdigi o günlerde "evimin direği" lafı ortaya çıkmıştır. Sevgi direktir, etrafında her ne varsa o da evdir.

Salı, Şubat 1

Gerginlik, sade olsun lütfen

Yani bunu kendimize yaptıgımıza inanamıyorum. Hayatta bazen en isabetli iş dediginiz eyleminiz kocaman bir pişmanlıga dönüşebiliyor. Zaten herşey dinamik malesef her şey herşeye her an dönüşebilir. İstanbul Üniversitesi ne girmeyi düşünen bir siz veya yakınınız varsa hemen vazgeçsin. Hele de Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliğini tercih edecekler bunu aklından çıkarsın hemen. Ben hayatımda bu kadar dangalak bi sistem bu kadar koyun insanlar bu kadar ayar bozuculuk görmedim. Bir insanın hayal gücü yaratıcılığı maksimum bu kadar köreltilir. Okulu bitirmeye karar verdigim şu 2 senede biraz sık gidip geldim ve hemen ayarım bozuldu resmen beynimin köreldigini hissediyorum. Var mı gönüllü arada bi satranç oynayalım mı, dengede tutmak istiyorum da...?!
Derslerde siz aptalsınız salaksınız diyenini mi istersin, soru sormaya gittiginizde kalıcaksınız ugraşmayın die ahkam kesenini mi istersin ne istersen orda işte tımarhane orası ne ararsan var. Ordan mezun olup birşey olmanız imkansız orası kimseye birşey öğretemez. Hele benim gibi ezberiniz zayıfsa ve biliyor taklidi yapamıyorsanız battınız. Bunu kendime asla yapmam bi daha. Bu sondu.

Çarşamba, Ocak 26

Pamuk Şeker

Sevgilim diyor ki bende şeker hastalığı olabilirmiş. Doğru olabilir, dedem babannem filan herkeste var. Ama bi hastalığımın çıkıp da ben buradayım, diyemeyeceği kadar sağlıklı yaşıyorum. Şimdilik tek sorunum pamuk ve şeker.
Herşey böyle başladı pamuklara sardılar sarmaladılar kucaktan kucaga ooo bi geziyorum yiyorum içiyorum ama daralıyorum, çocukken ben öyleydim. Annecim beni süslerdi kafama tokalar filan..hemen atardım. Düşüceli vaziyetlerde bahçe sularken fotograflarım var. Reenkarnasyon varsa kesin bende var. Şekeri de çok severim de onla sorunum yıllar içinde gelişti. Kilo aldırıyor meret bir de cildimi bozuyor yaşlandırıyor, son zamanlarda aramız iyi değil. Sahte aşklarla yetinmekteyim. Mado da tatlandırıcılı baklava var, onla flört ediyorum arada sırada. Bazen sufle yiyorum. Nerde ne yenir sen bana sor.
Pamuk şeker peki ne ifade ediyor bize? Çocukluk gamzsızlık yer yer bedavacılık mutluluk ve huzur.
Ne isteğini bilmek de güzel de..zor aslında..
Beni pamuklara sarmayın şekerlerle boğmayın beni çıplak bırakın ve üşüdüğümde söylerim,sarılın.

Pazar, Ocak 9

Tehlikeli Kadınlar

Kadınlar hormon dengeleri sürekli değişmesine ve doğa buna izin vermemesine rağmen milyarlarca yıldır dengeli bi yaşam istiyoruz diye tutturmaktadırlar. Kabullen arkadaşım sen önce fizyolojiyi kabullen; dengesizliğin içinde kendine bir düzen kurma beceresi sadece kadında vardır. Erkek şarapçı olur, dilenir, sokaklara düşerken kadında bu bulgulara pek rastlanmaz. Bir kaç 'deli' kadın biliyorum. Biri çok saldırgandı o da sahil taraflarını mesken tutmuştu ciddi cesaretliydi pek fazla tanıma fırsatım olmadı. Ama bu yeni deli çok tehlikeli. Torbalarıyla ve toplu saçşarıyla gezip duruyor fenerbahce taraflarında. Dilendigini ya da yardıma ihtiyacı oldugunu sanmıorum. Ağır şizofren diye tahmin ediyorum karşısında biri varmış gibi konuşuyor sokakta dikilip 'Nerden biliyosun belki ben çok zenginim he nerden biliyosun belki çok kültürlüyüm??' 'Şimdi sen beni rahat bırak git bak ben daha önce bu evde oturmuştum biliyor musun?' gibi cümlelerine tanık oldum. Kendi zihnimin bu duruma yakınlıgını düşündüm, ve evet çok yakındım tıpkı herkes gibi.. Her an raketimi alıp sokaklara düşüp 'Belki ben Serena yı yendim nerden biliyosun he??' diyebilirim. Bu kadın sokaklarda oldugu müddetçe onu gören herkes her an delirebilecegini hatta zaten delirmiş oldugunu ve bunu bastırdıgını düşünecektir. Bu kadın çok tehlikeli. Hepimize gerçeği söylüyor.

Salı, Ocak 4

28 Gün Sonra

Evet o kadar oldu bilgisayar klavyesine dokunmayalı. Bu dokundugum da aslında odamda koltugun yanında duruyordu onca zaman. Teknik desteğini esirgemeyen 2 sokak ötedeki sevgilime burdan selam gönderiyorum ironikçe. Sümüğümü klavyenin arasına kaçırdım Cenk hatırlat çıkaralım.
İlk 2 günden sonra gayet rahatladım kabullendim google da birşey arama istegimden ya da facebookta yorum yapılmış mı merakımdan yine bu kabullenme ezikçe yöntemiyle sıyrıldım. Meğer hayat ne kolaymış arkadaş. Bırak ya sinemanın saatini bilme yetişemedin mi git kahve iç gez kitap oku bir sonrakine gir. Yolu mu bulamadın sora sora Bağdat bulunuyor. Hem yollarda tanıştıgım garip insanlar da cabası. Çoğu kez de telefonumu evde unuttum saate bile bakamadım i-pod da şarj edemiyorum dedikoduları dinleyerek seyahat ettim. Gürültü olmasa iyiydi.
Bu tip birşeyi bu sonbahar için tasarladıgımız seyahatte sevgili bilgisayar kurdumu ikna edebilirsem tekrar düşünüyorum.
Bu arada ben arabayı da bıraktım garajda çürümeye. Bisiklete geçtim. Ondan da acaip mutluyum caddenin bir ucundan diğerine 30 dakikada gidiliyor ortalama kalabalıkta bu süre arabayla aynı cumartesi akşamında daha bile fazla olmakla birlikte stresi de cabası. Evet bu cumartesi adım başı ağaçlara giren bisikletli kız bendim arkadaşlar. Evet üşüdüm. Evet ince giyinmişim. Ama gene de arabada çürüyen beylere bayanlara üzüldüm. Herşeyden vazgeçilebilir sanırım, eskiden academic e arabayla giderken şimdi 3 katı mesafede iyk ya yürüyorum;
Peki ben rahatsız mıyım? Neden vazgeciyorum böyle şeylerden? Dünyanın çok ufak bi kesimi düzgün asfaltta rahat arabasında kızları kesebilme, aynı anda göbeğini büyütme ve doğal tüm özelliklerini köreltme -kiloya baglı iktidarsızlıkla cinselliği dahil- kabiliyetine de sahiptir. 'Yahu param var harcıyorum pehhh' eğilimi kimi mutlu edebilmiştir? Midas da sonunda ölmüştür! Hatta Tanrı bile emeklidir! Ve bu güzel dünyadan kalan son kırıntıları yüzümde rüzgarı hissetmeden, hayvanca güdülerimi biraz doğaya katıp dağ bayır koşmadan sözüm ona modern dünyanın gereçleriyle tüketemeyeceğim. Hayatımın geri kalanı için başka planlarım var emlakçılar ve galericileri üzecek planlar...