Cumartesi, Kasım 27

Kortlardan bloglara..

Çabanız hakkında yorum yapan insanlar olabilir. Ben dünya barışı adına çabanın ne oldugunu biraz açıklıyayım size.
Karşınızda kortun tanrısı Federer vardır. Yaklaşık olarak 7+8+4+6 yıldır çabalamaktasınızdır. O hiç yorulmaz zaten sürekli top atar ulaşamadıgınız yerlere filan oynatır sizi. İşte o terler kıçınızdan akarken en kuytuya düşen toplara bile koşmanız çabalamanızdır. Sinilenmeye , lan oraya atılır mı! , demeye bile vaktiniz yoktur. Çabalayan insan duygularını yavaş yavaş yitirmeye mahkumdur malesef; en azından maç bitene kadar. Federer e artislik yapıp, ben o toplara koşmuyorum, filan da diyeblirsiniz tabi rahat bi hayat için tercih meselesi.
Çabalamadıgınız anlar tanrı federer in size durmaksızın top yardırmasına karşın tepkisizce dikilmenizdir. Toplar çoğu zaman kafanıza filan çarpmadıgında aslında çabaladgınızı zarar görmediginizi düşünür buna inanırsınız. Arada bi darbe yer ve, hayatta böyle şeyler oluyor herkesin başına gelebilir, dersiniz.
Tabi bunlar dışında kortun bir kenarına oturup ağlayanlar, ben bıraktım diyip çıkanlar filan da var onlar mezarlıkta ya da bakırköydeler işte.
Beni stratejim dönemsel çabalar. Kaybedicek gibi olunca hemen bi set alıp rahatlamak..
Hee bu arada double da oluyor sevdiginiz birini seçme hakkınız var ama herşeyi ona bırakmayın kaçabilir. Uyumlu bir stratejiyle maçı tanrı Federerle berabere bitirebilirsiniz. Yenme şansınızsa hiç yok.

Perşembe, Kasım 18

Şşşşt

Bazen akşama kadar 4-5 kelime ancak konuştugumu farkediyorum. Ama o kadar çok ses var ki etrafta sanki bütün gün konuşmuşum gibi hissediyorum. Duydugum şeylerin çoğu daha önce duyduklarımın bir tekrarı, konuşan insanlar bazen 2-3 cümlede bir aynı şeyi söylüyorlar, bu şekilde ikna ediyorlar karşılarındakileri sanırım. Ama o ikna değil, heralde sadece hipnoz ve oradan ayrılır ayrılmaz vazgecilecek bir teslimiyet. Bir sonraki karşılaşmada yine aynı konu tekrar ediliyor aynı şeyler sonsuza kadar..ve sosyal ilişkiler böyle ölüyor, en azından benimkiler... Konuşmamayı tercih ettiğim oluyor sırf bu yuzden sıkılıp hemen oradan ayrılıyorum. O sölediklerinizi defalarca duydum defalarca farklı farklı konular için analiz edip sonuçlarını buldum ve hepsi beynimdeki kısa yol tuşlarında merak etmeyin. Siz bana yeni birşey söyleyin.

Salı, Kasım 2

You Tube Bosphorus

Devletin yol politikalarını gördükten sonra tüp geçit mottosunun "You Tube!" olmasında sakınca görmüyorum... Vahim.
Bir de şey olmuş, Youtube Atatürkçü düşünceyi rencide ettiginden kapatılmış sanırım. Peki biz Atatürkçüler kendimiz protesto edip girmeseydik -ki bunun gibi şeyleri hep yapıyoruz- nolacaktı? Aynı biz türban ayrı özgürlük ayrı dedigimiz gibi neden youtube a da internet ayrı youtube ayrı diyemedik? Rahatımıza mı geldi?

Pazartesi, Kasım 1

"I'm just a song and dance man"

Demiş Bob Dylan 1965 te. Rahat adammış. Severim. İlginç şeyler oluyor, rahat adamım seviyorum. Misal, gene yolda ilginç insanlar gördüm. Komple makyaj yapmış kırmızı ojeli ama normal giyimli bir erkeğe rastladım. Gerçekten nasıl bir kafada bu arkadaş diye çok düşündüm. Muhtemelen ailesiyle kalamamış, hiçbir cinsel eğilime tam olarak dönememiş, saçma sapan bir dairede saçma sapan adamlarla birlikte yaşıyor- bknz. evet telefon konuşmasını kasten dinledim. Hoşgörülü olmak lazım dedim bakmamaya özen gösterdim. Ben bakmasam ne olacak 500 kişi filan baktı zaten, diyebilirdim demedim rahatlıktan ödün vermedim, yaydım.
Bir diğer ilginç olay Hollyween. Sunay Akın ın bir kitabında okudugum kadarıyla ABD nin bir bölgesinde cadıların tekrar ortaya çıkmasına engel olmak için onları korkutmak isteyerek başlamış bu olay. Avrupa ile bile ilgisi yok. Ama gel gör ki Avrupayı da atlaya zıplaya geçerek TR ye kapak atmış. Eğlenceli bir aktivite olarak kostümlü parti güzel fikir, konsept de güzel lafım yok. Ama "hollyween ı kutlicaz kanka" yı anlayamadım.
Ya bi hikaye uydurulsun "cadılar Türk tü aslında !!" filan.. ya da bunun adı değişsin diyeceğim..ama karışmıyorum Bob Dylan da olsa karışmazdı sanırım. Bu kadar söylüyorum köşede bi yerden yuvarlak gözlüklerimin ardından gülüyorum geçiyorum.

Cuma, Ekim 22

Bence Rol, hatta rock and roll

Bazen bu hava üzerimizdeki, bizi etkileyen şey diyorum. Yani yok ya buna inanıyor olamazlar mümkün değil diyorum. Rol yapıyorlar şu an farkında değiller silkelenip birazdan kendilerine gelecekler diyorum. Bunları ne zaman söylüyorum, işte zamandan bir kaç alıntı...
"kutsallıgına inanarak yaşanan tutsaklık öyle kıymetlidir ki o tutsaklık için herşeyden vazgeçebilir insanoğlu!" Yapmayın ya... Engizisyonda filan mı yaşıyoruz orta çağ avrupasına ancak mı gelebildik zaman cetvelinde?? Bunu "hiç türbanlı sporcu ya da sanatçı duymadım dogru dürüst" demem karşılığında yapılan yorumda gördüm. Bir başkası..
"yargılanmadan kutsallıgına inandıgımız değerler yaşanır umarım bizim topraklarımızda da bir gün.." Neden? Biz koyun muyuz? Kutsal olan doğa, sanat, ruh, sevgi, aşk; bunlardır. Kutsal olan kumaşlarsa onlar putlardır o ayrı bi konu. Ben bu dünyada bizden önce bulunan herşeyi kutsal görüorum tek hücreliler de dahil. Ama sonradan bizim yarım aklımızla koydugumuz abuk kuralları kutsal pek göremiyorum açıkçası. Toplumun ahlak degerleri yaşam için değerli olabilir dinle bir ilgisi yok. Din tek kişilik bir oyunken işin içine cinselliğinizi karşı tarafın duygularını filan katmak da nerden çıktı, pembe dizi mi bu? Saçımı açtım tahrik olur mu filan..? Ne alaka ibadetle şimdi?
Bir silkelen arkadaşım bir kendine gel ..Din nedir inanç nedir hala ordayız. Aziz, bilemem kaçı aptal ama %90 sorunlu bunlar.

Çarşamba, Ekim 20

Başarının Anahtar Deliği

Başarılı mı olmak istiyorusunuz? Çok para kazanıp herkesin saygı duymasını mı bekliyorsunuz? İstedginiz o arabayı mı almak istiyorusunuz? Hatta bazılarınız dünyayı yönetmek filan istiyordur. Bunları toplumun sizden istedigi gibi davranarak -ya da davranıyormuş gibi göstererek yapamazsınız. Kesinlikle olmaz. Önce hayatınızda başarılı olmanın anahtarını arıyorsunuz. Ama hayatınızda anahtarın girecegi bir "delik" yok. Kendinize bir çıkış noktası mutlaka vermişsinizdir. Belki birşeyler kullanıyoruzdur bilemiyorum belki alkoldür belki sigaradır belki kulüpte dağıtıyorsunuzdur belki de rastgele seks yapmaktır sizin anahtar deliğiniz. Hayatınızda bu boşluk mutlaka vardır. Zayıf noktanıza açılan kapıdır o. Ama bunu saklayarak bir yere varamayız. Ne zaman ki küçük göğüslerimizi ya da iletişim bozuklugumuzu ya da kardeşimizin özürünü sevgilimizin dayağını saklamayı bırakırız ve açık açık yaşarız hayatımızı- reklam değil bahsettigim asla reklam değildir- işte o zaman ego gider işte o zaman başarının anahtar deliğini elimizde her ne varsa-iş aşk hobi vs- onunla tuttururuz.
Tırmalayarak birşey olsaydı ben yapardım bütün o adamları dize getirir bütün o projeleri gözlerine sokar bütün o sevgilileri yalvartırdım. Ama o zamanlarda değil, şimdi başarılı hissediorum.
Rahat olun.

Cumartesi, Ekim 16

3Yol

Gördügünüz en şişko kız olabilirim. Gördüğünüz en bakımsız kız ya da en aptal kız da olabilirim. Belki gördügünüz en modern kızımdır. Bunlar tamamen daha önce nerelere, kimlere baktıgınızla ilgilidir. Ben merak ederim acaba kimleri gördünüz daha evel diye çünkü o zaman bilebilirim - acaba ben gördüğünüz hangi kızım?
Bazen hiç umrumda olmuyor bi sigara yakıp camdan dışarı bakıyorum - hiç insan görmüyorum, daha öncesi diye bir şey olamayacak sanırım diyorum. Bu hisle sevginizi çarpıştırdıgınızda bir Tanrı aramaya başlıyorsunuz. İşte orada çıkıyor ortaya inanma isteginiz. İsyanlarınızı bastırmak isterseniz ve şayet bir isyanınız varsa.
Tanrıya ulaşmanın 3 yolu vardır. Sevişmek, meditasyon ve "bir an". Sevişme ve meditasyonu az çok biliyoruz heralde. Bir an dedigimiz şeyse, güzel doğal belki ufacık birşey görüp dünyadan, sadece varolmaktan zevk aldıgınız cinsiyetten zamandan ve yerden bagımsız bir andır.
3ünden biri sizi umarım varmak istediginiz yere ulaştırıyordur. Orada birşeyler öğrenebilirseniz sakinleşir ve tecrübe ederseniz orayı, belki hayat daha yaşanır olabilir.

Çarşamba, Ekim 13

Çok Tuhaf, Sizi Seviyorum

Bir film izlemiştim.Bir aradayız hepsi bu. İtalyan yapımıydı yanılmıyorsam, fransız da olabilir. Çok begenmiştim. Doğal davranan insanlardan hoşlanıyorum. Bugün yolda yanımda oturan takım elbiseli adamın falcı çıkmasından; Hobi olarak yapıyorum aslında Marmara dan mezunum, demesinden. 45 dakika hiçbirşey sorgulamadan sohbet etmekten, saf bilgi alışverişi ve iyi günler. Bu çok oluyor, uzun yol gidip geliyorum çok fazla insanla konuşuyorum, tartıyorum, ölçüyorum, biçiyorum.
Doğal insanlar evet. Aslında bir aradayız hepsi bu. Aslında problem çıkması çok beklenmedik bir durum. Işıklarda koluma yapışıp bana yardım edin lütfen kayboldum diyen minibüs şöförünün samimiyetini, set ekibini aricam siz konuşun bana tarif edin hiçbirşey anlamıyorum lütfen, demesini sevdim evet. Aradan 5 ışık geçti, bir türlü karşıya geçemedim ama sorun değil. Tarifi aldım verdim topluma can verdim.
Sokak hayvanlarıyla göz göze gelmeyi de seviyorum. Onlar da bizimle bir arada. Gözlemliyorlar, ışıkları bekleyerek karşıya geçiyorlar arada bi birbirimize göz kırpıyoruz bazen seviyoruz bazen yardım ediyoruz evimize alıyoruz. Sorun çıkması öyle zor ki. Bir aradayız hepsi bu.

Cuma, Ekim 8

Anne Karnı

Bu uzak doğulular çok acaip şeyler yiyorlar. Bir ara Singapur da en pahalı yiyeceklerden birinin domuz cenininin sırt derisinin kızartması oldugunu duymuştum. Kolpa olabilir. Ama dogrudur bence, ben inandım yani.
Ben annemin karnında 9 ay 20 gün kaldım. Hiç sesimi çıkarmadım. Sancısı birşeyi olmayan annem de beni dogurmayı pek düşünmemiş herhalde. Ekmek elden su plasentadan derken rezervlerim tükenince bile pek bir isyanda bulunmamışım, onlar farketmişler. Nitekim artık yerimden edildiğimde basmışım çığlığı zırlamayı.
Herşey orda mı başlıyor..? Belki de herşey orda bitmiştir. Çok büyük adamlar da bir zaman el kadardı. Çok konuşan insanlar da bir zaman konuşamıyordu. Ve Sokrates de bir zaman hiçbir şey bilmiyordu.
İyi ki merak var. Yoksa bu çılgınlıga bir kılıf uydurmak çok zor olabilirdi.
Hala orada kaldıgımı düşenemiyorum.Neler kaçırmış olacaktım ohooo.. O yüzden mutluyum ama arada pencereden bakıyorum ve düşünüyorum..
Peki bu dünyada bu kurallarla bu sefalet ve kalabalıgın içinde acaba başka evrenlerdeki neleri kaçırıyoruz..?

Perşembe, Ekim 7

Sonbaharda Hayatta Kalmak el kitabı

Sonbaharla birlikte doğa uykuya dalmakta artık. İlkbahardaki hadi şunu bunu yapalım heyecanı geride kaldı biraz. Bu da hoş, sürekli şunu bunu yaparsak yıpranırız kendimizi yenilemek için bir süre bu bize tanınan. Ama toplum dünya yapıları ticari dengeler ve yaşama iç güdümüzü tecrübe ancak edebildigmiz bu anlamsız büyük kentler bizi kış yaz sonbahar demeden çalışmaya dinamik kalmaya itmekte. Bana isyan sebebi bu. İsyan sebeplerimden sadece biri tabi..
Dengeyi kurdum. Buldum bi çözüm. Olay dinamik olmak haldır haldır çalışmak olmasın. Mühim olan iyi hissetmek olsun, sakin dingin erdemli davranmak olsun. Buna yaklaşmaya çalışalım. Kafamızdaki sorunlar depresyonumuz dağılabilir böylelikle.
Haftada 3-4 gün egzersizimizi yapalım -spora gidebiliriz sevişebiliriz bisiklet turları yapabiliriz. Karbonhidratı azaltalım onun yerine meyve koyalım. Cumartesi akşamları taksim yapalım. Geri kalan zamanda embesil filmler izlemeyelim, kitap dergi filan karıştıralım. En azından bi kaç sefer Abant filan gibi doğa manzaralarına karışıp kartpostalın içinde olalım. Doğa bize yol gösterir kendini iyi hissettigin yere sürüklenirsin. Bence karşı koymayalım sonbahar nası olunması gerektigini gösterdiginde, hayır ben dinamik azimli ve çalışkan olacem uleynnn demeyelim. Canımızı sıkan görünmez sorunları ortadan kaldırabilir sonbaharı atlatabiliriz.
Bence bi deneyelim.. :)

Pazar, Eylül 19

Komşuda Pişer Bana da Düşer

Geçen gün okdugum bir tekno-haber sitesinde yazdıgına göre bloglar ve facebook ölüyormuş. Yerini telefonda konuşmak alıyormuş. Bir geri dönüş gibi gözükse de insanlar daha da meşgul olmalarının bir sebebi bu. Yazmaya yani mesaj atmaya blog oluşturmaya ya da facebooku takip etmeye ayırdıgımız zaman git gide daralıyor. Umuyorumki bu yer egzersiz kitap okuma gibi kişisel gelişim amaçlarıyla dolup taşıyordur.
Blogumu günlük olarak kullandıgımı düşünebiliriz. Her gün başkalarının da okuyabildigi ve yorumlayabilecegi bir günlük, yoksa ölmemi beklemeleri gerekecekti bir defterimi bulmak için. Bu hiç tatmin edici değil.
Yine geçen günlerden birinde karşılaştıgım bir yorum takıldı gözüme İstanbul hakkında haksız bir eleştiri. Bu kadar kozmopolit bir yerde bu denli yersiz cümle ve tabiki yabancı basının kullanımına bu kadar açık oluşu acı oldu. İstanbul da istedigimiz gibi giyinememek ve çeşitli sosyo kültürel açıdan düşük oldugu iddia edilen kişilerin zan altında bırakılmasıyla ilgili. Normal şartlarda bunu buaraya taşımamak lazımdı ama ponpon kız olayıyla çok bagdaştı kafamda. Kafadan sakat olabilitem? Olabilir.
Bence çoğu kişi bu kalabalık kentte artık yaşam mücadelesi vermekte. Bunu İstanbul da girip çıkmadıgım çok az yer kalmasına dayanarak söyleyebilirim. Düşünülenin aksine burjuvazi tutumum ya da varoş bi halim yok. Canım nereye isterse oraya ne istersem giyerek giderim. Bu bence tavırla ilgili, begenilmek için giyinmek ya da begenmek için giyinmek. İşin ucunda ikisi de aynı yere çıkar ama kendini seksi hisssetmek bir nevi terapidir. Bunun farkında olmak diger insanları da farkettikleri için suçlamak demek değildir.
İstanbul sen şu an herkesin yaşam mücadelesi verdigi sınırları aslında kesin çizgilerle belli herşeyin kabul edilebildigi son derece dünyalı bir kentsin. Ne "mükemmel" dedikleri kadar modern ne de "yapamıyoruz edemiyoruz" dedikleri kadar varoşsun. Bence sen hepimizden daha insansın.

Pazar, Eylül 12

Hep Bununla Anılacağız..

Öyle dedin Tayyip, hep bununla anılacakmışız."Evet", yaptıgımız en büyük gerizekalılık olarak bununla anılacağız bence de.
Şimdi ben seni protesto etmeye yerel yönetimlerinden başlasam önce metrobüsü bırakır sana zarar ettiririm ama arabayla gitmem gerekir ve sen 3.köprüyü şıp diye kondurursun sonra bütün ağaçları keser şu an imar yasağı bilerek verilmiş yerleri türban takke gibi cami önünde dağıtırsın. "Daha büyük düşünüp" doğayı korumaya devam edeceğim.
Seni sandıkta prostesto dürekli ediyorum zaten ama sen gidip kömür dağıtıp yine cahil halkımı ve aşağı komşumu-ki ona mercedes filan dağıtıyorsun-kafaya alabiliyorsun.
Seni bizzat gidip ponpon kız olup prostesto etsem beni gözaltında aylarca tutup dövdürüyosun.
Ben en iyisi okuyup büyük adam olayım da senden daha fazla birşey vaadedebileyim diyorum bazen ama sen gelip benim sosyal kulüplerimi kapatıyor, kendi istedigin eğitimi almaya zorluyorsun.
Benim de seni dolandırıp donuna kadar almaya çalışmaktan başka çarem kalmıyor. Ona da karakterim elvermiyor.
Çekip gidelim o zaman sen burda sıkma başlarla şirinler köyü kur.
Şu yüzde kırklık insan toplulugu gidip meclisi bassa ne yaparsın acaba...

Cumartesi, Eylül 11

Reef e-Random

Reef hoş marka, board short ları var bende severek giyiyorum. Tayyip de alsın tavisye ederim; zevcesi de alsın içine tayt giyer. Reef bone de yapmış, kırmızı alsın ironik olur. Sanki ülkesini çok seviyormuş gibi falan olur, güleriz.
Aksiyon-dram dalında bir film bizimkisi. Böyle bir dal var mı dünyanın başka yerinde? Afrika dram dalında, ABD aksiyon dalında, Avrupa romantik-komedi dalında... Marjinal hissediyorum kendimi bu ülkede doğduğum için.
Filmlerde içten içe iki duygu besleriz sınırsız patlamış mısırla. Birincisi, "lan şu kötü adam kazansın ya aslında değişik olur he..." . İkincisi ise, " pis adam kaka adam bitirin şunun işini..." .
Referandumda hepimiz "evet" çıkar ya kesin filan diyoruz. Ya belki "hayır" çıkar. Belki futbolda sezon sonuna kadar "şike var şike var" denip sonra beklemedikleri bir şampiyonluk görünce "yokmuş abi" denmesi gibi birşey olur.
Doğu Batı arasına sıkışmış bu ülkenin modern alaturka arasına sıkışmış canım insanları, işinize ne geliyorsa ona oy verin. Çünkü kimse bir ideolojiyi veya tarzı benimsemiş ve savunma halinde değil. Zaten herkes işine geleni yapıyor. Dünyayı değiştirmek için önce kendinizi değiştirin, siyasetin bireyi değiştirebilitesi yok. Ne çıkarsa çıksın hayat devam edecek. Nerde kalıp nerden devam ettiginize bakın ki yolun sonu sizi şaşırtmasın.

Pazar, Ağustos 29

Party Party Gidiyoruz

Seneye yazın böyle bir parti düzenlemeyi düşünüyorum. Hem mezuniyetimi hem ölmüş sevdiklerimi hem de sözcüklerin ironisini anmak için.
Her dogum gününde yeni bir bilgi.
Bu senekini kendime saklıyorum. Belki mimiklerimden anlaşılabilir ya da bilemiyorum bu sefer anlaşılma kaygım yok sanırım.
Bu dünyadaki yolculugumun başlangıcının 23. yıl dönümü kutlu olsun. 23 ü severim. Var, 23 için başka önemli günlerim de var.
Umarım vücudum bozulmaz yüzüm kırışmaz.
Parti parti gidiyoruz.

Pazar, Ağustos 15

Doğum Notu

Engelli koşuda iyi bir performans gösteren sporcumuzu tebrik ediyorum. Sporla yatıp kalkan insanlar olarak bizim bunları görmeye ihtiyacımız var. Hergün kendine sayıgısını yitirmiş şekilde hareketsizce yaşayan insanlar için sadece "aaa iyi olmuş ya..." anlamına gelebilir. Ama o sahada aşılan engellere gelene kadar ne engeller aşılmıştır bunu en ufagından bir musabakaya katılmayı deneyerek görebilirsiniz. Evet durmayın tatil köylerindeki animasyonlardan başlayın. Kışa belki sahilde basket turnuvası yaparsınız ve belki kazandıgınızda hissettiginiz şey size ne kadar da dolu gelir. Ve o zaman görürsünüz ki o engellerden önce ne engeller var.
En basitinden bir iş yapmak isteseniz önce cinsiyetten ayrılırsınız bir kere. Sonra maddi durumunuzdan ayrılırsınız. Bazen bunlar yer değiştirebilir. Değişmeyense sizin dünyayı değiştirme azminizdir. "Evet ben bunu yaparsam birilerine birşeylerin olabilecegini gösterebilirim ve o birileri de çocuklarını iyi yönlendirebilir ve belki de güzel bir toplum oluruz, hatta belki sakin oluruz."
Hep şunu merak ederdim.Çok başarılı sporcular da acaba musabakadan evvel korkarlar mı bir anlık da olsa? Korkarlar. Rahat ol. Herkes korkar. İnsanidir korku. Her duyguya yer vardır insanlıkta. Başarılı olan da yine insandır ve matematiksel olarak bir sorun teşkil etmemektedir bu durum. Bazen engeller çok yüksek gelebilir bazen pes etmeye yaklaşabilirsin. Rahat ol. Yaşınla ya da olgunlugunla bir sorunu yoktur. Yeni şeyler başarma isteginle alakalıdır. Her yeni şeyde baştan başlarsın bu duygu dizisine. Şayet aynı işi senelerdir yapmaktaysan bir masa başında ve aynı günleri yıllardır tekrarlamaktaysan o zaman hiç engel yoktur hayatında çok olgunsundur çok normalsindir ve dünyayı daha iyi bir yaşam alanı yapma gayen baya bir gerilerde kalmıştır. Sevindirici olan hala olgunlaşmamış insanların varlıgıdır. Çok da karışmamış bu düzene çok da oralı olmamış doğal yaşayan insanların varlıgı.

Cumartesi, Ağustos 14

İntihar Notu

Bu biraz uzun bir yazı olacak ama kesinlikle tatmin edici, sizi temin ederim. İstanbulda ölecek yer bile olmayışı takma dişler ve varislerle ilgili.
Bir rüya gördüm. Dolma sarıyorum-evet o ara çok caım çekmişti-sonra ekmek ve kekler alıyorum kucagma onları bırakmak istemiyorum sıkı sıkı tutuyorum. Sonra uyanıyorum.
O gün hadi dedim hayatımda bir ilki daha yaşayayım dolma sarayım. Sardım bir tencere dolma sardım basit mekanik bi aparat buldum evde onla çok da kolay oldu. Ama ben en son yiyebildim. Sonra sevgilim yemeden bogazımdan geçmez tabi ona da ayırdım hatta arkadaşlarımıza da ve hatta ailesine de.
2 gün sonra ...
Bir sebepten yine yaşama sevincimi yitirdim. Dünyada olma amacımı sorguladım çözemedim. Evden çıktım arabaya bindim başladım ölecek bir yer aramaya. İnanın bana İstanbul da ölemezsiniz. Arabayı hızla bir yere çarpmayı düşündüm trafik var o kadar hızlanmam mümkün değil. Sonra bileklerimi keseyim klasik olsun dedim, sakin bir yer baktım ve tabiki bulamadım. Yüksek bir yerlerden atlamayı düşündüm ama plaza filan olmalı bari ölümüm anlamlı olsun kahrolsun dünyevi zevkler filan öyle bir mesaj vereyim, yok o da çok mümkün görünmedi zaten. En kolayı nefesimi tutayım dedim o da çok salakça geldi yaşamak bile daha mantıklıydı.Altın vuruş için de çok erkendi hemen olmaz dedim. 1.5 saatin sonunda ölemeden geri döndüm eve anlayacagınız.
Telefon çaldı.
Yarım saat sonra gittigim evde ölümün kendisini gördüm. Bir insanın nasıl çürüdüğüne tanıklık ettim. Yavaş yavaş nasıl gercekten yaşama sevincini istese bile geri getiremeden avucundan gençliğinin kayıp gittigini gördüm. Kucagımda dolmaların büyük bir kısmı kekler ve ekmekler vardı.
Bilmiyorum, belki de yaşamanın bir yolunu içimizde bir yerlerde bulabiliriz.
Yemek yapmanın güzel bir tarafı var biraz bişiler karıştırıyorsunuz ve bir sürü insan nemalanıyor. Yarın kalanını yiyecek sevgilim ve diğer herkes ...beni çok mutlu ediyorsunuz ve iyi ki varsınız.

Salı, Temmuz 27

Kurtlar ve Bakire

Yazdıklarımı kimse okumuyor olabilir aslında. O zaman şröyderin kedisi olurum. Ama pavlonun köpeği olmaktan iyidir.
Jetonmatikle karşı karşıyayım. 20 ya da 50 tl gbi ciks paraları kabul etmiyor. Bozabilecek kimse de yok. Çaresizim. Robotlatmış kent yaşantısının tıkandıgı yerde tıpayım adeta. Bu noktaya nasıl geldim? Tabiki üst geçitten... Hemen döndüm, koştum herşey 1 tl ciden 3 toka aldım adam zaten sıcaktan ölmek üzereyken ona çölde su gölde balık oldum hemen bozdurdu getirdi. Mutlu son; elimde 2 adet 1 tl mevcut, yeterli. Jeton zaten 1.5, para üstümü de hemen sıçıverecek aşağıdan. Derken... Abla yanlışlıkla almış 2 jeton ve satma çabasında birini. Ver hadi dedim, ama 50 kuruşumu da ver. Yok. Bir müddet çevreden bozma çabası ve benim pes edip jetonu göz göre göre 2 tl ye alışım. Belki kadının işine yarar o 50 kuruş dedim. Ama yüzüne baktım, sanki enayiye bak der gibiydi. Hiç o üst geçitteki amca gibi sevinmedi. İçime gene düşmüştü işte bir kurt...
Sonra boşver dedim...
Ölür o kurtlar yavaş yavaş, öpüştükçe seviştikçe ölür giderler...

Tavatar - Tiripli canlı

Şu trip atma meselesinde herkesi suçlamışımdır abi hayat kısa neden böyle şeyler yapıyoruz ki filan. Sonra bu ara gördüm ki bende de ufak bi başlangıcı var. Bunu analiz ettim araştırdım didikledim ve yalan söyledigini düşündügünüz insanlara karşı bunu yaptıgınıza karar verdim. Onlar içten pazarlıklıysa ben de olmalıyım, ufak bir taklit hilesi. Çocukla çocuk olma durumunun her seferinde kaçınılmazlıgına çok benzer bir durum.
Ama karamsarlığın da etkisi var. Bu ara hayal ettigim gibi gitmedi. Ben de içime kapandım.
Sonra tam neredeyse iyice kapanacakken; esas problemi söylemek bogazımda düğümlenmesi vs. ve söyledim. Kurtuldum. Bütün bu tavrımın sebebini açıklayabildim.
Rahatladım. İçimde hiç tirip kalmadı. Dünyaya hala toz pembe bakamıyorum tabi. Ama en azından tekrar çabalama hevesim geliyor gibi oldu böyle ufaktan dürttü beni.
Şimdi tek sorunum neye çabalasam ona bakınıyorum. Somliye gidip çocuklara su mu içirsem? Ya da cansız manken Vahe ile ev mi döşesem 4746. ev diye yazı yazar mıyım sonra?

Perşembe, Temmuz 22

Tanrım bana şuyundan da buyundan da koy koy...

Hayatta bir çok şey istedigim gibi gitmedi demek istersem, çok rahat derim. Allah bana ne istediysem verdi dersem, bak onu da baya rahat söylerim.
Bi arabam var ama Ferrari ya da Maserati değil.
Evet spor yaptım çok yaptım ama dogru yerde dogru zamanda olup da milli filan olamadım.
Evim güzel bir yerde ama binanın eski oldugu aşikar.
Çok sevdigim bir sevgilim var ama şimdiye kadar da bin tanesinden nefret ettim.
Eğer sistem daha sevecen olsaydı belki herkes egolarını kontrol edebilseydi hersey de çok başka olabilirdi. Ama yine aynı sistem size bunları başarma olanagı da vermekte. Hemen bugun başlarsanız önümüzdeki 5 yıl bu işlerin tümü için yeter de artar bile. Mühim olan değecegine inanmak!
Peki ben memnun muyum bütün bunlardan? Memnunum anasını satayım. Ne olacak sanıyor ki herkes? Ne yani, birden dünya mükemmel bir yer olacak nehirlerden çikolata ağızlardan bal damlayacak, savaşlar bitecek, herkes kıçından metan püskürterek uçabilecek filan mı? Değecek miydi yani?
Herşey gayet normal. Sorun yok. İnsanlık tüm bunları çoktan haketti.

Çarşamba, Temmuz 21

Ça(b)pa

Aylarca debelendim. Yıllarca her fırsatta biraz daha yakın olmaya çalıştım. Arkadaşlarımı sürükledim. Sevgilimi sürükledim. Ailemi sürükledim.
Tatile gitmek isterler, mecburlar sörf katamaran her hangi rüzgarla giden birşeyin oldugu bir yere gitmek zorundalar benle iseler. Telefonda yüzlerce cevapsız olabilir, muhtemelen bütün gün kimse ulaşamamıştır. Sevgilim arkadaşlarım kudurmuştur artık; yarım saat görüşüp - rüzgar var abi ben kaçar..
Sorumluluk da alınmıştır. Güzel birşey ya başka insalar da yapsın ılımlı olsunlar ve vizyonu genişletsinler.
*Sakinleşsinler.
Kendimizi kandırmaya gerek yok bazı konularda elde edilen kişisel bir başarı değil. Ama o noktaya kadar kurdugumuz bağlar, bulunmak için kendi zamanlarımızdan fedakarlık yaptgımız yerler ve ilişkiler öyle ya da böyle "elle tutulur" bir sonuç verdiyse o biraz başarı sayılabilir. Sevindigim şey 1. olmamız değil. Benim sevindigim, bu kadar uğraşmamız sonucunda öyle ya da böyle ortaya ufak tefek birşey çıkarabilmiş olmamız. Bu çok küçük bir başarı ama mühim olan amacına ulaşmış olmak.
*Osmanlı'da delileri suyla tedavi ederlerdi İklima. Senden çok şüpheleniyorum. -Baban.

Çarşamba, Temmuz 7

Tanrı Öldü

Aileler bu yaşlarda olur böyle derler. Kendilerinin de sıkıntılı zamanları olur ve bir şekilde bir piknik sahnesi girer herkes barışır unutur vs. Dünya artık böyle değil. Aileler her ne kadar hala bu yaşta olur böyle şeyler deseler de onlar da biliyorlar ki artık dünya böyle değil. Bu yaşlarda olması değil sorun. Sorun hepimizde olması, kendilerinde de var artık. Artık düzelmiyor. Artık çaresizlik hissi herkesin yüzünde var. Otobüse binmeniz yeterli görmek için. Turist olup dünyaya o gözle 2 dakikalıgına bakmanız yeter de artar.
Şimdi artık yapmaya çalışılan hayatta kalma mücadelesi vermek. Ne kadar mutlu anlarınız var, 3o yıl önce yaşamış olsanız daha çok mutlu edeceklerdi sizi. Ama dünya artık böyle değil. Dünyada artık ağaç bile yok toprak bile yok nasıl olur da mutluluk aynı kalabilir hava bile aynı değil. Şimdi belki de kendindeki değişimi farkedenler için minimize bir hayat tarzı benimsenmekte. Bizim gibiler için... Sadece sevdiginiz birine sarılmak yeter artık, hayalimde hiç araba yok hiç ev yok hiç otel yok. Hayalimde hisler var. Artık hissetmek istedigim bazı duygular. Artık o mendil satan çocugu bisiklete binerken görmek istiorum.
Çünkü dünya artık hayallerde arabaların evlerin güçlerin oldugu dünya değil, bazıları kabul etmek istese de istemese de...

Salı, Temmuz 6

Sabah Kafası

Artık entel gözlüğüm olmadan havaya girip de yazamıyorum. Havan batsın diyenler için bir alkış!
Sevgilim diyor ki, ben artık iyice yeşilci doğacı yogici ot bi insan olacakmışım ileride. Ot kısmı güzel de öbürlerine alındım. Doğru, bence de öyle olacagım; ki beni bu hale getirenler utansın-bknz klasik aforizmalar. Etrafınızda memnun olmadıgınız şeyler oldukça siz bari "değişime kendimden başlayayım" piskolojisinde çığır açarsınız. Spora sürüklemeye çalıştıgım arkadaşlarım, naylon torba kullanmıyorum die bastırdıgım kasiyerler, metroda manuel merdivenleri kullanırken şişkolara baskı yaptıgımı düşünmem...
Gidip bir Tibet'e göz atmam gerekiyor doğacı otçu yogici mekanı. Okuldan sonra yapılması gereken 1 şey.

Seneye kesin okul bitiyor artık uzatmalara son verdim, Cenk seni seviyorum sen olmasan yapamazdım hala 2.sınıftım, hatta 1'e geri dönerdim filan. :) Ama seni de sürüklemeye devam edeceğim seviyorum diye kimseye torpil geçmem. Şişkolar asansör kullanmasın artık lütfen!

Perşembe, Temmuz 1

İç İç Güt

Bazı zamanlar bir kaç duyguyu aynı anda hisseder ve dogru bir çıkış bulmak için algılarınızı zorlarsınız.Hayvanlaştıgınız bu anlarda genelde kafanızdan biraz çok şey geçmektedir fakat ayıklarsak bunlar,
-ama çok istiyorum yaaaaaaaaaaa...
-içimde kötü bi his var mı ne...
-haketmedim mi böhööyyyy..
-peki o zaman napıcam..?

Sonuçta bir halt olmaz ve yaşadıkça önünüze çıkan başka fırsatlar sizi gene mutlu eder. Zaten mutlu olmak zor değildir. Sadece binaların aralarında, asfalt ve kaldırım taşlarının altında kalmıştır biraz, o kadar.

Pazar, Haziran 13

Kendin Olmak Zordur

Benle yaşamak zor bir şey. En iyi ben biliyorum. En büyük handikapım zaten ölecegimiz bir dünyada çalışmaya çalışmak.
Cümlesini kurmak bile bi dert. Her gün düşünmek, ölümcül. Sevgilini kıskanmamaya çalışmak, skandal. Onun da hayatı var ben ölürsem napacak baglı oldugu şeyler bırakayım da 1.sırasını alsın yoksa o da ölür demek, dram. Sonra seni seviyorum sevmenin yarısı da serbest bırakmaktır diyerek sarılmak, hastalık. Mezarlıga gitmeyi bıraktım, orda herkes ölmüş o rahatlık beni intihara sürüklüyo; bunu hissetmek, yıkıcı. Bütün bunların arasından bir akademik kariyer bir sosyal hayat bir cinsel hayat bir aile çıkarabiliyor oluşumuz, insanlık. Yani heralde öyledir..

Pazar, Haziran 6

Bir Canavarın Hobileri

Dünyada kafa dağıtan en iyi şey-bazı şeylerden sonra-öğrenmektir abi ben buna karar verdim. Çok da ısrarcıyım. Tersini de iddia eden olmadı ama gene de ısrarcıyım ben, hobim benim ısrar etmek. Siz ikna olduktan sonra zaten zevk almıyorum, sonraki konuşmalar daha çok tuvalete gitme aşaması oluyor artık.
Bilmedigim işleri öyle izlemeye gidip öğrenmeye çalışmak çok iyi geliyor bana. Bugün bir arıyı bal yaparken izledim, hobim. Ne yapacağım sanki, bal mı? Hayır; ama başka bi çiçek koparıp kesitine baktım nerden ne alıyor bu böcek diye. Ben birşey göremedim. Arılar boşu kovalar demekki, hobisi.
Bir kaç kez iddia oynamayı öğrenmeyi denedim. Sora sora filan değil, gidip bizzat bayide oturarak, yalandan sayısal yoyo 6/49 oynarken etrafa kulak kesilerek. Şüpheli şahısmışım gibi rahatsız tavırlarla filan etrafı tedirgin ettim, hobim evet.
Bir canavar için zaten hayat artık bu devirde çok zor azizim azizem.

Cuma, Haziran 4

Yarış Varış Satış Yatış...




Evet, hepimizin oldugu bir hastalık. Kodum bozuk, derken İvedik aslında dogru bir noktaya parmak basmıştır.
Herkes erkek arkadaşının eski sevgililerini incelerken kuduruyor mu? Bu bana mı özgü? Neyse zaten hepsi götüme benziyor derken aklımda 2 yol var;
**napalım kızım adam bunlardan da tahrik oluyormuş işte..sen git resim filan çiz duvar boya boşver bu dünyevi olayları arın gitsin aq...
**acaba saç rengimi mi değiştirsem ya...?
Yatkın oldugum şey tabiki 1.cisi. 2' ye yatkın olanlara imreniyorum. Daha da bağlanabilirler, tutunabilirler bir şeylere.Belki... Ama 1 intihardır.
Bu küçük olay parçası aslında bir ömrün özetidir. İzohipsler dışa dogru gittikçe aralarında duygular, beklentiler, aşklar bıraka bıraka bir harita dolar. Ne rota belirlemektir amaç ne bir yere varmak. Öyle havada asılı kuklalarsınızdır, bir şeyler tecrübe ederek kuş bakışı geçmektesinizdir dünyadan işte öylece...

Pazar, Mayıs 30

Fck is the matter

*Nasıl dayanıyorsunuz? deyip kendini camdan atan adam.
mantıklı bir görüntü, çok yakın hissettim. Bu kadar salaklıga nasıl dayanıyorsunuz? Sırf size yeterince para teklif ettiler diye mi? Dayanmayıp yapacak bir şeyiniz yok diye mi?
Nasıl bu kadar kör yaşayabiliyorsunuz? Size çok güzel gözlükler aldıkları için mi?
Ben anlayamıyorum ya. Ne Gazze dekileri ne İstanbul dakileri ne de New York takileri.
-Ya tutturduk bir düzen işte karıştırma be kızım! dendigini duyar gibiyim.
Aaaa ,sizin konuşacak cesaretiniz mi vardı?
Benle konuşmak kolay kimseyi yargılamam öyle kabul ederim değiştirmeye çalışmam. Sadece anlamaya çalışırım. O yüzden bu kadar sorum sorunum.
* Ne oldugunu anlamaya çalışan kafasını sağ sola oynatan köpek görüntüsü. -The End

Çarşamba, Mayıs 19

Savaş Ve Barış

Savaş ile Barış benim ilk ev dedigim yerde ilk arkadaşlarımdı. Şimdi biri karşı ışıklarda simitçi evlendi ayrıldı vs. ama pek selamlaştıgımız söylenemez. Baya süre görmemiştim. Hayat ilginç tabi..
Geçenerde bir seminerde ütopik bir akıl sorusu soruldu, ilk seferde de çözmüştüm eski bir soru..ama gercek hayatta çözüme ulaştırdıgı bilinen o yol malesef işlevsiz. Çünkü sınırsız bir alanda çalışma rahatlıgını farketmek üzerine kurulu. "Tabularını yık ve geniş düşün sorunu çözeceksin!" - Peki yetkilerini sınırlayan patronlar için bir çözüm var mı?
Hayatı savaş alanından oyun alanına barışçıl yaşam tarzına dönüştürebilmek için kıçımı yırtıyorum. Sonuçsa her çabamda farklı bir savaş başlaması. Belki bu oyun böyledir. Counter filandır hayat belki ya, olabilir..
Ama şu kural işi beni bozuyor.

Perşembe, Nisan 15

NOrmal

Normal, aynaya dik inen çizgidir. Bu kadarını söyleyeyim siz bunu hayata uyarladgımı anlayın uzatmayalım...Normal kavramını sorguladıgımı, dik inmesinin ironik oldugunu, kafanın dikine gitmek ne demek o zaman filan dedigimi hayal edin, kapansın bu konu.

İnsan ilginç gerçekten. Dün çok sinirliydim, bugün koyverdim gitti. Yer yer gamsız, parçalı bulutlu ama ağırlıklı güneş gören bir gündeyiz ben ve dünyam.

Hayatımıza bi pencere açmış oluyoruz bu bloglar fotograflar vs. Ama poz vermiyoruz yazılı metinlerde, o yüzden bana daha doğal geliyor. Ayrıntılara girmeyeceğim. Gülecek bir şey bulmanızı ve sizin de kafanız her neye bozuksa öyle kalmasını sizin de bundan hiç rahatsız olmamanızı temenni ediyorum.
sevgiler...

Çarşamba, Nisan 14

İbret-i Alem için..

Yazık oluyo..
Birlikte bir iş yapmak için odasına gittigim hocanın beni tersleyip ben zaten bunu yapıcaktım demesi... bir derece
neredeyse odasından kovması...bir derece
siz yasal mısınız ki bu işten bir çıkarınız mı var demesi ...bir derece
Ama gidip de benden 3 hafta sonra 10 tl düşük fiyattan bu işe girmesi... paha biçilemez..
İşte Türkiye bu adamlar yüzünden ilerleyemez. Kabotaj kaldırılsın AB ye girilsin diye propoganda yapanlar yüzünden, benim projem senin projen die çingenelik yapanlar yüzünden ilerleyemez. Destek olacagı yerde sıfatını bir kenara atıp fırsatçılık yapanlar yüzünden ilerleyemez.
O Türkiye daha 10 sene aynı leş ceketi giyer İsveç e hiç bir zaman vizesiz gidemez. Vizeli gitmeye razıyken de götünü yırtsa alamaz.
Peki ben kimim mi? Kimim de ahkam kesiyorum mu? Hiçbirini umursamayan seninle rekabete girmeye tenezzül etmeyen Türkiyeyim ben. Kendi işime bakan, bir an önce senden kurtulmaya çalışan Türkiyeyim.
Prof diilim doç. da diilim ..sadece öğrenciyim. Sayende bişi daha öğrenmiş oldum.

Salı, Nisan 13

Tekrar

şimdi tabi bu ara herkes bişi yazıyor ben aşağı kalmayayım,gecen gün twittr açtım amma salak bişi .."nie böyle bişi yapıorzki .." dedim durduk yere taximde soyunsam aynı hissiyatı verirdi.sonra dedim zaten facbook da bu yani ne..?! garip olaylar sürkli olmakta atılım yapalım diyoruz engel diye tabirleştirdigimiz bazı isteksizlikler doguyor.. buna biraz korkmak da diyebiliriz. bişiler de yapmak için bazen ya çok aptal olmamız lazım ya da çok cesartli.. Kral Arthur filmind bi laf vardı bildin mi?? (!) tarih cesurları severrrrr..
o değil de duvarlarımdan 3ünü boyamam lazım 1ini boyadım vakdi zamanında şimdi 3ü hala boktan bi pembe,laciverte dönmsi lazım onların,var mı gönüllü boyacılar derneginden tanıdıgı olan?? hayır yani bu ara herkes gönüllü iş yapmak istiyor,vicdan muhasebesi mi desem sıkıntıdan n bok yicgmizi şaşırdık mı dsem yoksa topluma faydalı olalım blki dünya krtlur lan..? mı dsem.. ayranı yok içmeye atla gidr sıçmaya ..günün özlü sözü.. hrsy kontrolüm altında..
şimdi bunları kalk twittr a yaz uzun iş bi d ingilizce yazcan he..çünkü otomatik sctigi bni takip eden 20 kişinin hpsi yabancı ..oraya da yazcak bişi bulamıorm burda açıldım .. cnkle konuşamıorm ya ondan..bi d kavga etme kotamı da dolduramadım adam dnizlide.. şimdi bkliorm hadi biri comment saplasın tartışalım birbirmizi yiylim asalım keselim alalım verelim neticede türk dil kurumu sözlüge yeni küfürler kazansın..

Pazar, Nisan 11

Kilim Adamı

"Hey, bu dünyadaki herşeye dokunmamalısın..." Tim Burton ın yeni animesi Nine , dünya savaşlar ve yıkımlar sonucunda bitmişken 9 bez bebeğin macerasını anlatıyor. Bu replik tam bez adamlardan biri silah fabrikasının içinde ne oldugunu bilmedigi bir mermiyi kucaklarken ne oldugunu anlamaya çalışırken diger bebeğin agzından çıkıyor. Ardından buldugu bir radyo parçasını meraklı ama konuşamayan bebegin göğsüne monte ediyor ve şöyle diyor: "Eğer nereye bakacağını bilirsen mutlu olucak birşeyler bulabilirsin."
Tim, Woody, Einstein, Cenk, ben uzun yola gidelim... nasıl gecer merak ediyorum.

Cumartesi, Nisan 10

William Tell

Gözyaşının birikmeye başlamasıyla akması arasında geçen zamandır hayat.
Önce üzüntü sevinç her ne boksa artık gelir sizi heyecanlandırır. Sonra hislerinizin yoğunluğuyla siz hiç farketmeden-belki de farkederek-birikmeye başlar gözlerinize. Birden etrafı düşünürsünüz kim var nerdeyim nasıl olmam lazım ...!? Toparlsan mı yoksa koy mu versen.. Böyle bir arada kalış sonra akar yaş illa ya parmagının ucuyla silersin ya mendilinle gezersin üzerinden ama o ok yaydan illaki çıkar.
Severken de çıkar kızarken de heycanlanırken beklerken isyan ederken de çıkar sevişirken de çıkar eglenir dans ederken de çıkar..o ok yaydan çıksın diye yaratılmıştır; hayat yaşansın diye.

Perşembe, Nisan 8

sABEStian

Sebastian şimdilerde pek populer olmayan zamanın iyi kozmetiklerindendir. Abes mi..? Abes pazar günü yediğim kazıktır.
Pazar gününe denk gelen alışveriş isteğimi dizginlemedim ve hemen kendimi trafiğin,çılgınlığın göbeğine attım. Akşam saatlerine dogru neredeyse istediklerimin hepsini toplayabilmişken, işte o anda....
"TANRIM BEN NE YARATTIM!?"
Dedim ki, insanlar açlıktan filan ölüyor ben neler aldım neler harcadım; ama daha da kötüsü geri vermemi isteseler vermeme ihtimalim vardı %40 kadar da olsa rahatsız ediciydi. Sanırım ancak dünya barışıyla filan takas edebilirdim.
İşte o anda o teyze belirdi elinde çantası ve örme lifleriyle.. Tamam, dedim. Aradığımı bulmuştum. Teyze benim vicdanımı temizleyecek bir numaralı beklentimdi.
-teyze ne kadar bunlar?
-mm..mmhmm..mmm..ki
-anlamadım teyzecim kaç tanesi ne kadar?
-mmhm..mm..bir tanesi 12...mmh..hmm
-Nöy??
Neyse, teyzeyle pazarlık yapıp bir tanesini 10 a aldım.
Lif piyasasını bilmiyorum şimdi tabi ama, teyze helal de olsun da yani mezara bir osuruk kalmış hala beni kazıklıyorsun dedim içimden, evet dedim üzgünüm.
Ama seni seviyorum, sevmeme engel değil beni kazıklaman, hatta biliyor musun..kazık koleksiyonum var ve bir gün gelip gezmelisin..

Cumartesi, Mart 27

1.70

Havuzlar ne kadar derinse o kadar korkan çocukları anlamam. Sen sürekli büyüyeceksin ve havuz aynı kalacak, korkacak hiçbir şey yok. Bir gün o havuzun derinliğine ulaştıgında bu seni hiç mutlu etmeyecek, hiç heyecalanmayacaksın.1.70 ten sığ havuzları sevmiyorum. Çok sevdiğim biriyle aramızda geçen bir diyalog:
-Gogi atla birşey olmaz atla
-Hayır korkuyorum yüzme bilmiyorum atlayamam!
-Atla dedim sana atla gogi atla!
-Tamam.. ve atladım.
Heryer korkulacak kadar derindir ama atlanamayacak kadar değil..
Bugün K dergide okudugum, Jean Stafford ın hayatının alkolizm edebiyat ve hayalkırıklığı içinde geçen öyküsüydü.
Bir gün demişki ,hayat o kadar da derin değil...
Hayatta olsaymış, bir sabah birlikte başlasaymışız içmeye...

Salı, Mart 23

Top Men

Herşeyi nasıl abartıyoruz ya... Şu Uğurkan denen adamı takdir ettim haberim yoktu benim az çok gündemi takip eden biri olarak gerçekten hasta oldugunu bilmiyordum iyileşince öğrendim.
Adam olun ulen..! demek istiyorum.
Borsanın nimetlerinden faydalandığımız günümüz dünyasında, herhangi bir doğa unsuru ya da meditasyondan uzak geçen günlerimizde, hayatını çok bir bok halledebiliyormuşçasına yaşayabilen insanlara imreniyorum.
Müdürün bir hikayesi vardır bilen bilir, o dakikadan sonra bütün götler müdür olmuş diye de esprisi yapılır. Meclisten dışarı şimdi müdür filan olucagım gelir karma bana bi kazık atar nolur nolmaz..
Millet açlıktan ölüyor. Savaşlar tecavüzler ölümler gırla giderken ketum yaşamak nasıl bir şey ya?
Samimi olun. Tamam saygı tuvalet kağıdı markası değil. Ama kravat markası hiç değil..

Çarşamba, Mart 17

Boyut mu İşlev mi?

Çok konuşulan bir soru. Ben bir bayan olarak kendi fikrimi açıklıyorum...
Adam önemli.
Bir sürü sahne var aklınızda. Sevişirken gezerken konuşurken vs. En sevdikleriniz kısa sürenler mi? Yoksa bir dayatma sonucu küçük anlar mutluluk vericidir, geyiğinde misiniz? Acaba gerçekten değerli miydi sizin küçük anınız? Herşey bir gün mutlaka biter diye mi inandınız? Aşk var mıdır yok mudur gibi klişe sorularla ergenliğinizi mi harcadınız?
Farkındalık konusunda yol alalım. O anı yaşarken kaydetmeyi denedik mi? Hatırlamaya "çalışmak" yerine, kaydedilmiş sahneyi tekrar yaşayabiliriz. Bana Cashback i izletti biri, ben de sizin o biri'niz olayım, izleyin.
Anıların 3 boyutlu, aile boyu, boyu boyuna ya da kişisel boyutlarda olmasına gerek yok hatta sizin için bir işe yaramasına da gerek yok.
Hisler öylece gelebilir duygular paletinden bir siyah da çıkabilir bir pembe de aniiden bastırabilir bunların sırrı asla çözülemeyebilir.
Senin adamın benim adamım ikimizin ya da üçümüzün adamı bile olabilir ama mühim konu hep adamlardır.

Cumartesi, Mart 13

What the Fuck

Günü birlik bir Denizli ye gidip gelmiştim 2 ay önce filan. Akşam 10da İstanbul a indim, havaalanında şunu söyledim .."ben Ömer oldum yaaaaa" ...desem iyi olurdu ama manidar bir havayla "what the fuck is going on meeeeeeeeeeeeen" dedim içimden gördügüm ilk görevliye..
Yahu Denizli dedigimiz yere 1 saatte gidiliyor ama doğal gaz daha yeni gelmiş. Sözüm ona 2 tane büyük alışveriş merkezi ve emperyalizmini de eksik etmeyerek bir kaç burger king i filan var.. Alıyorsun "burger"ını oturup karşıki dağa baka baka adamlar bizi ayak üstü düzüşe getirdi vay be diye diye yiyorsun..
Bunlar dışarda olanlar, dışarda olanlarla iligili tuhaf fikirlerim var.
İçimde olanlar bir şekilde vakit geçirmekle ilgili..beklediğim bir kaç şeye ulaşabilmekle.
Rekabetten haz etmiyorum.
Eğlenmekten hazediyorum.
Fedakarlıktan biraz hazediyorum.
Sevilmekle ilgili nötrüm.
Sevmekten çok hazediyorum.Herşeyi sevebilmek lazım bazen çaba harcamadan öylece gelmeli sevgi içinden ..içimizde içimizde..
İronik ya, bu da ironik..

Cuma, Mart 12

Baş Kıç

Derken ..teknenin başı kıçı.. haftanın başı kıçı.. hayatın başı kıçı..benim ağrıyan başım ve yer görmeyen kıçım..
Zor şeyler öngörüldüğü zaman, olma anına kadar büyük bir külfettir. Olmaya başladığındaysa otomatiğe alacaksın kendini. Bir an için bile olsa beynin durup bakacak olanlara bedenin devam edecek yaşmaya zoru yapmaya. Değişik bir his, denensin isterim.
K dergiyi bile okuyamadım hala ya 2 hafta önce aldıgım dergi hala geziyo çantamda orda burda.
Bendn daha kaba birini gördüm bugün. Nedense alttan aldım.
Belki de yanlış düşündüm Cenk, benim yaptığımı daha önce yapmış ama aynı hissi yaşayamamış insanlar var, belki bu yöntem tutmayacak..Belki zaten tutmamalı, zaten kimsenin beni anlamaya ihityacı yok belki zaten anlamamalı, bu balıkların suyu belki de hiç deiştirilmemeli..Biz kendi yağımızda kavrulup gitmeliyiz, belki diğerleri ne bok yerse yemeli..Öğreniyor insan herşeyi. Herşeye alışıyor herşey biz alıştıkça değişiyor. Daire oluyor kare oluyor dönüyor eğiliyor bükülüyor yuvarlanıyor ama hiç durmuyor...

Salı, Mart 9

Kökü Bende

O kadar yorgunum ve kafam o kadar dağınık ki.. Bugün saçlarım çok uzamış kötü olmuş diyip kuaföre gittim saçma sapan bişi tarif ettim ve öyle de kesti adamcağız napsın öyle yap dedim yaptı... Halbuki 1 saat sonra hatırladım ki benim saçlarıma dair başka planlarım vardı ya bildigin başka türlü kesitrcektim ben beynim resmen herşeyi unuttu ve bambaşka bişi tasarlayıp gitti onu yaptı benden bağımsız olarak....!
Şu an daha bi kaç yıkamadan sonra oturur denen şeyi test etmedim, birazdan yıkayıp bakıcam.. allahtan çabuk uzuyor..

Kökü bende..............bütün iyiliklerin kötülüklerin kıskançlık faşizm ve aşkın kökü bende...

Pazar, Şubat 28

Pazar Sevişgenleri

Çıkmadan şunu da sölemek istedim..
Asabi biriyseniz arkanızda bir kaç leş bıraktıktan sonra artık şöyle bir döneme giriyorsunuz.."Offf bütün manyaklar da beni buluyor dönemini geçtim aslında artık kendimde problem oldugunu anladım amına koyiyim ama bir türlü hakimiyetimi sağlayamıyorum.."
Sonra aslında bunun karşılıklı bir şey oldugunu sizi sinirlendiren şahısların da en az sizin kadar asabi insanlar olduklarını ama dışa vuracak kadar cesaretleri olmadıgını farkediyorsunuz.
Aslında herşey sevmekle ilgili, sevdiğim insanlara hep sinirlenirim ama beni sakinleştirebilen birine aşık olurum. En güzel his kızmaya kıyamadıgınız anda hissettiğiniz masumiyet.
Yaradılışımdan ötürü kime hesap sorayım ki.. Bir alıntı yapayım populer "kültürden"..
"Ben anama babama tepkiliyim yani benim ailem kendine bakmamış mı beni yaparken ya benim babamın hayvanat bahçesinde arkadaşlarımla resmi var annem bıyıklı..."
Recep senin gibi olmadıgıma şükretmiyor değilim; benim sorunum kafamın içinde. Şimdi Cenk in cümlesi : AAAA senin kafanın içi boş sanıyordum ben?!
Asabiyette çok yol katetim gerçekten...

Cuma, Şubat 26

Triger kayışı

Ben yelkenciyim. Tanrı nın bir osuruğuyla dünyayı gezip gelebilirim. İyi ya da kötü yelkenci ayrımını "Tanrı nın unuttugu deniz" adlı benim deyimimle kutup şamandırası yarışını anlatan kitabı okuduktan sonra yapmanızı tercih ederim.
Delilik de böyle bir şey olabilir. Bir olayla taşma noktasıyla aniden meydana gelen güzide bir tepkime ve ilerleyiş.
Bugün duydugum en garip şey, annanemin bir kediyi ameliyat ettiğiydi, hem de jilet ve tentrdüyot eşliğinde. Kedinin yaşaması ilginç. Fakat daha sonra kudurduğunu evdeki bütün tabakları kırmasından oraya buraya saldırmasından anlayan ahali kayıkla Haliç e açılarak kediyi suya atmışlar. Ve daha da ilginç olanı kedinin ertesi gün geri gelmesi... Akabinde yıllar içerisinde kendiliğinden hak-ı rahmetine kavuşmuş olan o kedi bence superman den daha efsane ve benden de daha iyi bir yelkencidir.
Triger kayışı değiştirmek isteyen varsa 900 tl imiş bugün öğrendim. Kopmadan değiştirmeyin. Ben uzun yola çıkıcam diye değiştirmeyi düşünüyorum. Bu kopuk akılla yazı zor getiririm..
Allah rahatlık versin. Rahat böyle serbest oooh böyle bi rahat yani..

Cumartesi, Şubat 20

Kama Sutra

Kama sutra zevk kitabı olarak tercüme edilen ama tercümesine gerek duyulmadan ne oldugu hemen anlaşılan yabancı kelime bütünlüklerimizden sadece biridir. Ben ne terbiyesiz ne ahlaksız azmış.. bi kız filan değilim. Merak meselesi olarak görelim. Zaten ne ben ne de sevgilim o kadar elastik vücutlara sahip değiliz. Ama burda çok sıkıldıgım için okuyacak sınırlı sayıda kitap bulabilen bünyemin beni sürekli spor salonuna yönlendirmesine bir dur anlamında "bak taz bu kama sutra neymiş hadi koş sen onu öğren biraz oku oyalan" diyen yine o sadece el parmakları elastik olan kolpa aikidocu sevgilimdir. Kama sutra aslında çiftli yoga hareketlerini de barındıran aslen yaşamayı sevmekle ilgili birşeydir. Kitapçıda görülüp de "ayıb kitab cübbeli ahmet hoca burda olsa da gınasa" denecek bir şey değildir. Google books sekmelerinde bununla ilgili 162 sayfalık bir eserin giriş bölümünden okudugum kadarıyla insanın çeşitli yaşlarında tecrübe etmesi gereken bazı durumlar olduguna inanılıyor. Bu tıpkı ilkbahar yaz sonbahar kış gibi aynı duyguları uyandıran durumlar.
Benim gerçeklerim:
İnsanlar günümüzde hayatının hiçbir mevsimini duygularını yaşayamadıkları için anlayamamaktadırlar. Toplumun baskısı aldatma sevişme kötülük iyilik zavallılık çaresizlik gibi kavramları karman çorman edip sosyal hayatın içine sıçtıgı içindir ki hala kompleksler içerisinde kıvranan düzinelerce genci okullarda barlarda tuvalet ve salonlarda görmeye alıştık.
Buna kabahat bulurken tabi ki herşeyi abartma eğilimindeki insan bünyesini hesaba katıyorum.
Mühim olan aslında işte o çocuk askerde nöbetteyken ve siz dışardayken içinizin hiç rahat olmamasıdır. Onun tişörtlerini giymektir. Onunla uyanık kalmaya çalışmaktır. Ortak hayaller kurmaktır.
Bunları hala okuyorsanız hormonlarınız kama sutra yazısını gördü ve fantezi niteliğinde bir iki cümle aramaya çoktan başladı. Herşeyi yapan onlar zaten değil mi? Belki de genel evdeki kadına aşık olup "bataklıktan" çıkarmaya çalışmak da bu yüzdendir.
Doğaya aykırı davranmayın, doğada hiçbirşey abartı değildir. Herşey bir denge ve huzur içindedir. Mevsimler renkler dertler tasalar heyecanlar hepsi dengelenebilir. Mutlu olunabilir. Bir çözüm bulunabilir. Bir tekne alınabilir bir sevgili bulunabilir ..herşey çok güzel olabilir..

Cumartesi, Şubat 13

Entellektüel Öküzler

Sergideyiz. Resim sahipleri orta yaş -hatta daha ileri benim tabirimle yarım asırlık- hanımlar. Hepsinin resim geçmişi en fazla 5-6 yıllık. Fakat ilginçtir, bir de beyin resmi var kendisi 70 lik dedemiz olur ama emeklilikten sonra merak sarıp binbir ricayla hanımların sınıfına yazılmış ve sergide onun da bir tablosu olmasını hocaları çok desteklemiş ve tabi biz de bu motive edici hareketi destekliyoruz.
Ortam, 726238 fotograf makinesi ve 645 kameradan ibaret. Belediye başkanı dahil gidip gelen 100 kişiyi aşmıştır. Yeme içme, dedikodu, aaa nasıl yaptınız? sorusu belirgin aktiviteler arasında. Bu meyanda entel kılıklı bir sarışın ablamız yaklaşarak " bir saattir resim çekiceksiniz diye dikiliyosunuz anlamıyorum" diyor. 5-10 saniyeye idrak ediyoruz resmin önünü kapatmışız. Belirgin gerçekler :
1. "yaaa avrupalı bunu yapmıyor işte bizim türkler serginin bile içine sıçmış..."
2."ya insanlar heves etmiş ev hanımı çoğu şurayı geziyim de sonra buraya tekrar gelirim.."
ve benim gerçeğim :
Fiziksel estetiğinde yetersizlik oldugunu düşünerek herşeyi bir kırmızı çerçeve rayban le kapatmaya çalışıp entellektüel bir öküz olmak, maalesef sizi sanattan anlar yapmıyor. Belki de sanat resmin kendisinden çok, ona bakarken, sanatçının neler hissettigini anlayabilme yeteneğinizdir. Şayet hiç birşey hissetmiyorsanız sizin için boşlukta bir gün hatta bir yaşam başlamıştır çoktan. Empatiniz sıfır, bencilliğniz yıldızlı pekiyi ve arkadaş sayınız da 1 dir.
Bu durumda tabu bile oynayamaz bilgisayarla satranca tam gaz devam eder kendinizi zekii hissetmeye başlarsınız. Ama aldıgınız kilolar sizi bir de yeşil rayban almaya itince umarım beni anlarsınız..

Perşembe, Şubat 4

Woody Allen

Tüy: epilasyon gerektirir, seyrinden çıkmamanı sağlar, koltuklara dökülür, yastıklara depolanır, iğrendiricidir, sevimlilik göstergesidir, zenginlik ibaresidir.

"Umut tüylü bir şeydir." diyor kitabın daha 3.sayfası. En başından anlayamıyorum zaten ne demek istedigini, ama sonraları çözülüyor herşey. En başından anlayamıyorum çünkü sanıyorum ki o da "the others" kampından çıkma bir kitap.
Bizdenmiş, gözlerim doldu denebilir.Yine de benim açımdan apayrı bir yol çıkabilir..

Kendinizi çoğu kez traşsız görmüşsünüzdür. Denizde gözlerinizi ayırmamak için şaşı beş olursunuz ama zevklidir buna gülersiniz. Köpeğinizin arkasından bıkmadan toplarsınız o tüyleri. Yastığınızı her akşam kabartıp kafanızı içine gömmek bir devekuşu kadar gamsız uyumanızı sağlar.Sevdiginiz adamın bırakın tüyünü bokundan bile iğrenmemek size daha da sempatik gelmektedir artık. Düşünemezsiniz kuşları tüysüz kedileri yumak yumak yapmayan bir sevimliliği. Ve ewet, herseye ragmen paraya kıyar vizonu geçiriverirsiniz sırtınıza.

Bunların hepsi için umutlanmak lazım karafatmaların bile tüyleri var..Acaba umut "süper kene" de mi..?

Perşembe, Ocak 28

Kayıp Aranıyor

Eşyalarına başkaları dokundugu an sanki yeri değişir. Sanki senin düzenin gider başkasının karakteri oldugu gibi yapışır kalır. Arar, durur, söylenirsin.
İşte öyle şeyler bazen sinirlenmek,sevinmek gibi duygular. Biri geliyor akorduna dokunuyor kimyanı düzenini bozup çekip gidiyor. Ama arı soktugunda ölürmüş, onun da kendi düzeni kaybolup gidiyor büyük ihtimal.
Bir uyum bir düzen yakalamak için insanları koloniler halinde yaşarken hayal ediyorum. Bu bir nevi yakın arkadaş çevremizin genişletilmişi olsun. Yeni tanışıp da frekansımız hemen tutan insanlar oluşundan ortaya atılır pek tabii olarak.
Bu koloniler özerk olsun. Kendi doktor, öğretmen ve iş verenleri olsun.
Çok kötü, başka gurupların çalışıp elde ettiklerine göz diken guruplar ve dogal bir şekilde sadece bilim insanlarından oluşan guruplar hatta sadece çocuklardan oluşan guruplar görüyorum.
İçten içe biliyoruz ki insan oldugu yerde istikrar yoktur. Düzen asla işlemez. Kararlar hiç bir zaman sabit kalmaz. Herkes herşey değişir, ayak uydurur, gelişir. Nihayetinde kötü iyi kıskanç mütevazı kibirli gibi kavramlar geride kalır. Maddi kavramlarla ayrılan toplumlar birbirlerini hunharca sarsarken besin zinciri de hali hazırda oluşmuştur bile.
Bir kayıp düzen görüyorum. Uzay boşlugunda öyle sallanıp duruyor. Yüzler, eller, ağaçlar ve hayvanlar görüyorum. Hepsi değişiyor hepsi dönüyor ve nihayet sonuca dogru kör bir adamın tedirginliğiyle değil belki ama kesinlikle miyop bir kızın atmasyon fikirleriyle yuvarlanıyorlar.
Kayıp çorap tekleri, tel tokalar, adrese ulaşmayan mektuplar, dökülen saçlardan yapay bir orman bile görüyorum..Hatta sanırım Tanrı da orda... İşte o kadar miyopum.
Zaten mesele hipermetrop olmamak, yoksa aşkı hiç bir zaman göremez, boşlukta sallanmanın keyfine hiç bir zaman varamazdık..

Cuma, Ocak 22

Tanrı'nın Beli ,Marylin Monroe

Kızlar çoktandır biliyorlar ama erkekler için söleyeyim; Mango nun yeni kreasyonunda Oz büyücüsü tişörtleri var. Gördüğüm zaman baya bi süre baktım filmi hatırlamaya çalıştım. Sonra herseyi gerçek sandığım o heycanla izlediğim anları bi gözden geçirdim. Aslında içten içe bi ses söylüyormuş bize, ya kızım salak mısın ya bunlar tabiki gerçek filan değil..., ama inanmak istemek önemlidir.
Marylin Monroe da inanmak istemiş. Hatta onu inandırmışlar. Çocukluktan beri komşuları ve annesi çok güzel oldugunu dönemin aktrislerine benzediğini ve ilerde herkesi etkileyeceğini empoze etmişler ve sonuç olarak o inanmak istediği şeylere neredeyse sahip olmuş. Neredeyse diyeceğim çünkü bu herkesin imrendiği seks ilahesi düş kırıklığının en büyüğünü artık inanmaya gücü yetmediğinde yaşamış.
Dönemin entellektüeli oyun yazarı Arthur Miller la evlenmiş ve içindeki masumiyetin üzerine gitmiş. Ama Miller onu ilk zamanlar çok begense de sonraları acımaya başlamış zayıflıklarına. Nihayetinde bunları Arthur un günlüğünden öğrenen Marylin intihar etmiş 1962 de.
Bunu bir dergide okudum ve hoşuma gitti açıkçası, zaten hiçbir şey mükemmel gitmiyor hiç zaman gitmemiş. Belki de öfkeyi bırakmak gerekiyordur. Belki yolunda gitmeyen şeyler için üzülmek bağırmak zincirleri kırmak yetersizdir,manasızdır.
Tek gerçek duygu birşeyleri kabullendiğin an hissettigin o sakinliktir; ve bir de kibir.. Bi adamı olduğu gibi kabullenmek .. ve her zamankinden 15 dakika daha fazla koşabilmek için hayal ettiğin kibir.
Rodin..kemiklerin sızlamasın canım, sanatını begeniyorum.
Ama eninde sonunda Tanrı nın ya eli ya beli ya ayagı, şansın varsa kalçası olursun.

Pazartesi, Ocak 18

BuDa

Tanrıya ulaşmanın 3 yolundan biri Buda olmakmış..Gandi olmak olmuyor, o çok zengindi. Mümkünse guru olmak lazım o zaman ulaşma imkanı artıyor.Hatta günümüzde sadece Somali de doğmak da kabul edilebilir bir yöntem.Bizse Tanrı ya nerdeyse twitterdan bile ulaşabiliriz. Bknz.Oh My God Movie.
Ama benim karşı oldugum nokta, o ulaşmış bu ulaşamamış zart zurt, bize ne? Memleketi kurtaran bi hoş sohbetin ardından yine gidip saçma sapan alışveriş yapıyoruz. Yapmalıyız,egolar tavana vurmalı ki sonra bir rahatlıktır gelsin, "Salim" kafayla düşünelim. Ama lütfen kendi zavallılığımızın da farkında olalım. Bunda gocunacak bir şey olmasın hatta kabullenilsin artık.
İnsanoğlu yıllarca filmlerinde tek karakterli kahramanlar oynattı. Dürüst Adam,Kötü Kadın,İnatçı Adam, Aşık Kız... Böyle birşey yok. Bir insan hem kötü hem inatçı hem dürüst hem de aşık olabilir. Zaten öyledir. Aksini düşünmeye itildigimiz için birbirimizi bu kadar çok yargılıyoruz, takıntılarımız gereksiz bazı prensiplerimiz, cool olma çabamız...hepsi ondan. Bazen bu gri renkli ruh hali bir ömür sürebilir, bazense içindeki mütevazı adamı egoların yeterince tatmin olmuşken buluverirsin, ki bu başarılı bi adımdır.
Bir yavru köpek almak lazım,bir tekne almak lazım,bir sevgili bulmak lazım,bir gayedir edinmek mutlu olmak lazım.
Benim teknem suda gider senin havada onun karada,onun sevgilisi kızdır benimki erkek, kedi mi istersiniz köpek mi,yoksa belki alerjiniz mi vardır..onu bilemem.

Göğüsler

Göğüs kelimesi yazım estetiği açısından aslında çok yetersizdir tasvir ettiği nesnelere oranlarsak. Ama görsel hafıza hemen Pamela Anderson ı akıllara getirdigi için karakterlere değinen bugüne kadar hiç olmamışsa şaşırmam. Bu kadar estetik bulunan kadın vücudunun aslında erkeklerinkine oranla daha şekilsiz oldugunu da öne sürerim ,çekinmem. Kadınların hemen hemen yuzde yüzünün bir göğsü digerinden daha küçüktür. Bir asimetridir gider, bir şekilsizliktir hakim. Ama kadın ilahi yaratık olarak dünyayı salıncagında sallamaya devam eder, ahenk verir, detayı sorar bütünden pay çıkarır. Bu durumun tezatlığı venüsten jüpitere uzanan namıyla aşk dediğmiz olguyu öne sürer. Kadın cesaret örneği "amansız ol" adidas aşkıyla kucaktan kucaga koşarken, erkek şimdi odun kesiyorum sonra konuşuruz, diyebilir.
Hayal ettiğimiz şeyler aslında hiç var olmayabilir; zaten önceden olmamış şeylerin sadece biz şimdi hayalini kurduk diye birden bire var olacagını düşünmenin garipliğine hiç girmiyorum zaten..
Ama "nothing is impossible" sloganı altında çiftleşen bir kediyle köpeğin oldugu tişörtümü, irili ufaklı göğüslerimi gere gere giyiyorum.
Aşk hakkında yazılan çizilen herşeyin Bursa'yı yeniden keşfetmek oldugunda da ısrarcıyım. Ama ey insanlık sana sesleniyorum..Değer verecek bir şey bul yoksa öleceksin..

Sabit Abi

Bizim lisemiz nam-ı diğer ÜFL gayet sıkıcı,çalışkan,okulu hiç kıramayacaklarını bilerek okuyan tiplerin barındıgı bir okuldu. Şimdiki halini bilmiyoruz çünkü son senelerde bir vefasızlık örneği yaparak hiç gitmedik. Bedavadan mangal partisi bile oldu gene gitmedik. Enteresan tabi.. Neyse, sevgili okulumuz bu sıkıcı atmosferden basic gösteri hizmetleriyle bizi kurtarma çabasından hiç vazgeçmedi,takdir edioruz.
Bu meyanda tabi çeşitli görevlendirmeler sonucu bizim hademelikten sonuç olarak teknisyenliğe uzadıgını düşündügümüz kariyerinde, Sabit Abi o garip ışıkları belki 1 milyon kez yakıp söndürdü. Saygılar...
Sabit Abinin adının neden sabit olabileceğini gercekten o yıllarda da çok düşündük, hatta yanlış duyuyoruz dedik olamaz dedik. Ama olmuş, çare yok. Bu konuya bu kadar yıl kafa yorduktan sonra şimdi ne zaman "tecrübeyle sabit" desem Sabit Abinin aklıma gelişine ,bi git, diyemiyorum.
Bu tümceyi de son zamanda daha çok kullanır oldum. Tecürebeyle Sabit'lediğim şeylerde artış olmuştur. O kadar olmuştur ki benden taşmış bloglara düşmüş, rakı masalarına meze olmuş, ağızlara sakız, mahalleye karı olmuştur.
Önümüzdeki günlerde bu durumların hepsini bi toparlayıp yuvarlak masaya terfi ettireceğimi belirten bu giriş yazısını yazdırmıştır.
Melissa P nin hikayelerine dönmeyeceğini temin eder sevgilerimi eksik etmem...
En komiği de, belki biz hala o adamın adını yanlış biliyoruzdur..